29 Eylül 2014

İsyan İyidir!

Labirent: Ölümcül Kaçis : Fotograf Dylan O'Brien, Thomas Brodie-Sangster

Bol kurt adamlı, vampirli, aşklı ve seksli gençlik film serilerinin gişe kapasitesi dolduktan sonra Hollywood son yıllarda gençlik-bilimkurgusuna doğru meyletmeye başladı. Yazar James Dashner’ın Türkiye’de de aynı başlık çevirisiyle yayınlanan Labirent serisinin ilk halkasından uyarlanan Labirent: Ölümcül Kaçış bu girişimlerin taze bir örneği olarak geçtiğimiz Cuma ülkemizde de gösterime girdi.





Filmin konusu özetle, yüksek duvarlarla çevrili ormanlık bir alana sırayla gönderilen 11-18 yaş aralığındaki erkeklerin, içine düştükleri bu koşullardaki yaşam mücadelesini anlatıyor.


Çocuklar 3 seneden fazla bir süre boyunca, her ay teker teker ormanlık alana, hafızları tamamen sıfırlanmış olarak gönderiliyor. İsimlerini bile birkaç gün içerisinde ancak hatırlayan gençler, Glade/Kayran adı verilen bu boşluğa nasıl ve neden geldiklerini bilmiyorlar.


Kendileri ile yaşıt olan diğer “Kayran sakinleri” ile tanışıp primitif köy hayatına adım atmalarıyla birlikte, yüksek duvarların ardındaki sırları ve yasakları da tek tek öğrenmeye başlıyorlar. Bir kapanıp bir açılan bu duvarlar aslında her tarafı tuzaklarla dolu bir labirentler ağı ve çıkış neredeyse imkansıza yakın…


“Bir grup genci içinden çıkamayacakları, seri labirentlerle örülü bir yaşam alanına koysak bu deneye ne tepki verirlerdi?” sorusundan yolaçıkarak kurgulanan hikâye, aslında en basitinden insan doğasının “kıstırılmışlık” ve “kaderine mahkum olma” bilincine oynuyor.


İçine yuvarlandığın dünyayı ve yaşamı “düzen” uğruna kabul mü edeceksin, yoksa “Başka bir dünya daha mümkün olmalı!” diyerek isyan mı çıkartacaksın?


Hollywood camiasında “Digital effect guy” olarak tanınan genç yönetmen Wes Ball ilk uzun metrajlı yönetmenlik girişiminde aslında oldukça cesur bir hamleyle oynuyor. Üstelik çok sevdiği romanı senaryolaştırmadan önce tasını tarağını satıp 8 ay gömülüp senaryoyu hazırlıyor ve yapımcıların kapısını çalmaya başlıyor. Hal böyle olunca filmi, hazır gelen bir projeden daha çok sahiplenerek hareket ettiği ortada. Ball’un filme bir yönetmen dokunuşu olarak sunduğu yegane şey muazzam tasarlanmış Labirent öbeği.


Filmin kalbini temsil eden bu Labirent / Maze öylesine başarılı oturtulmuş ki onun çevresinde dönen hikayeleri ufak kopuşlar yaşamınıza rağmen bir solukta seyrediyorsunuz. Ball, karakterler üzerine de çalışmış belli ki; zira neredeyse elimizde büyüyen Will Poulter’ın canlandırdığı Gally, her an normal hayatta karşımıza çıkabilecek düzen aşığı bir “muhafız!” Başrol Dylan O’Brien’ın ise keşke karakterini biraz daha az ciddiye alıp, inatçılığında daha samimi bir Thomas çizseymiş dedirtiyor. Darısı serinin diğer iki filmine diyelim!


Her seyredenin ilk karşılaştırdığı yapımlar olan Lost ve Sinekler Tanrısı benzetmelerine bir de ben kalabalık etmemek için fazla girmeyeceğim. Uzun lafın kısası, bu hafta sinema salonlarında kafanızı boşaltırken “biraz da heyecanlanarak bir şeyler seyredeyim” diyorsanız Labirent: Ölümcül Kaçış, 200’den fazla kopya ile vizyonda!


Daha önce GerekeniYap.com'da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: