27 Şubat 2009

2009 Oscarlarında Slumdog Millionaire Damgası ya da Hint Fakirinin Başarısı



81. Akademi Ödüllerini 8 dalda aldığı Oscarlarla tabir-i caizse silip süpüren "Slumdog Millionaire", bugün ‘Milyoner’ ismiyle Türkiye’de gösterime giriyor. En iyi film dalında, gedikli Hollywood yıldızlarının rol aldığı The Curious Case Of Benjamin Button, Frost/Nixon, Milk, The Reader gibi yapımları geride bırakarak Oscar heykelciğine Bombay’dan uzanan Slumdog Millionaire, uzun zamandır yeniden çevrim yapımlara, modası geçmiş bilimkurgulara ve Adam Sandler soslu komedilere bel bağlamış Hollywood’a, Bollywood’dan kelimenin tam anlamıyla “selamı çaktı.” Elbette bu başarının arkasında Hindistan-İngiltere karması oldukça geniş bir ekibin olduğunu belirtmek gerek.



Aynı zamanda bir diplomat olan roman yazarı Vikas Swarup’ın “Q & A” adlı ilk romanından, İngiliz yönetmen ve senarist Simon Beaufoy’ın senaryolaştırdığı SLUMDOG MILLIONAIRE, “En İyi Uyarlama Senaryo” dalında da Oscar heykelciğini, aralarında BAFTA, Altın Küre ve çeşitli sinema yazarları derneklerinin yer aldığı ödül koleksiyonuna kattı.


1996 yılında çektiği Transpotting gibi mükemmel bir roman uyarlamasıyla farklılığını kanıtlamış olan yönetmen Danny Boyle’in filmografisinde, daha ziyade televizyon yapımları boy gösterse de, 81. Oscar Ödül Töreni’nde SLUMDOG MILLIONAIRE ile ‘En İyi Yönetmen Oscarı’nı alan yönetmeni sinefiller, Günışığı (2007), 28 Gün Sonra (2002) , Kumsal (2000) gibi önemli iş yapmış filmleriyle tanıyorlar.



Sıradan görünen bir ‘çaycı’nın, bir gecede milyonerliğe uzanmasının şansa mı, kadere mi bağlı olduğunu kahramanın hayat hikayesini merkeze alarak, Hindistan’ın yakın geçmişi çevresinde işleyen film, parçalı anlatım kurgusu ile yaklaşık 100 dakika boyunca seyircinin geçmiş ve bugün arasında gidip gelmesine neden oluyor. Fakat klasik anlamda “geri dönüş” olarak nitelendirilen bu bölümler olay örgüsüne o kadar iyi yedirilerek aktarılmış ki, izleyenler Jamal’ın bugününden daha çok geçmişini merak ederek seyrediyorlar filmi. Öyleyse, En İyi Kurgu dalında da heykelciği almasına şaşmamak gerek.

Yoksulluk içerisindeki Hindistanlılar –ki onlara başrol oyuncusu Dev Patel’in de ailesi dahil- içinde tamamen kendi ülkeleri ve bizzat kendileri geçen bir Bollywood yapımının En İyi Yabancı Film dalında değil de, başlı başına "En İyi Film Oscarı"nı kucaklamasının sevincini yaşadılar. Öte yandan Hindistan’ın ‘yetkili mercileri’ filmdeki çıplak gerçeklikten yana memnuniyetsizliklerini dile getirseler de sanırım artık ellerinden daha fazlası gelmiyor. Washington Post’un 81. Oscar Ödül törenine dair yayınladığı sinema yazısında, Slumdog’tan sonra en iyi film dalında Oscarın favorisi olan Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi ile Milyoner’in karşılaştırılması yapılmış.

Kısaca özetlemek gerekirse, 15 milyon dolar bütçesiyle "Slumdog"’un yakaladığı bu büyük başarı, bağımsız film endüstrisi için yaralara merhem olabilecek gibi görünüyor. Zira filmin özellikle ilk yarısında –Jamal’ın ve Salim’in çocukluğunun anlatıldığı bölüm- oldukça çok Hintçe diyalog mevcut ve oyuncu kadrosunda tek bir Amerikalı yıldız dahi yer almıyor. Öyle ki Washington Post yazarı Amy Argetsinger, geçtiğimiz yaz filmin Amerika’da sinema gösterimi için dağıtımcı bulmakta zorlandığını hatırlatıyor. Bu da, sinema endüstrisinin halen daha vahşi kapitalizmin pençesine mahkûm olduğunu bir kez daha kanıtlar nitelikte.

Öte yandan, Benjamin Button, henüz daha stüdyo aşamasında Paramount Pictures’dan başlayarak, gerek Oyun, Yedi, Dövüş Kulübü gibi efsanevi yapımları karnesinde bulunduran yönetmeni David Fincher olsun, gerek kariyerinin en iyi filmi olarak gösterilen başrol oyuncusu Brad Pitt’i ya da Oscar ödüllü Cate Blanchett’i olsun, paranın satın alabileceği diğer enlerle dolu listesiyle ve gişede dünya çapında yaptığı 245 milyon dolar hasılat ile Akademi’den payına ancak “En İyi Görsel Efekt”, “En İyi Makyaj” ve “En İyi Sanat Yönetmeni” dallarında Oscar heykelciği düştü.


Rahmetli Can Yücel’in "Hayata Tersten Başlasaydık" şiirini anımsatarak, yaşamaya tam tersten başlamanın nasıl bir deneyim olabileceğini Benjamin Button karakteri üzerinden işleyen film, insani, yürek ısıtan duygulara dokunsa da, bir dönem Amerikasına çeşitli göndermeler içerse de ve hatta ucundan da olsa Katrina Felaketini zihinlerimizde tekrar canlandırsa da, "Slumdog Millionaire"in 'yoksulluk, küreleşme, din savaşları, tüm bunların ortasında yaşam savaşı veren kimsesiz çocuklar olma' gibi ciddi temalarını işlediği alt metninin Akademi jürisine daha çekici geldiği aşikar. Bazı dedikodulara göre David Fincher filmografisinin oldukça dışında bir yapım olmasına rağmen, Dövüş Kulübü ya da Yedi’nin kendisine getiremediği Oscar’ı almak hedefiyle, ‘Benjamin Button Garip Hikayesi’nde, yönetmenlik koltuğuna oturma teklifini kabul etmiş.

David Fincher Oscar hesabının peşinde miydi bilemeyiz, ama o gece her ikisi birden aday gösterilip de, ödüle uzanamayan bir çift olarak Angelia Jolie (Changeling-2008)ve Brad Pitt çoktan istatistikilere geçti.


Sonuç olarak, kendisinden çok daha büyük bütçeli ve yıldız dolu yapımlarla kapışan Slumdog Millionaire sekiz dalda oscarı kazanmış olmasa, muhtemelen Türkiye’de de kapı kapı gezip dağıtımcı firma arayan ‘festival filmi tadında’ bir yapım olarak, şanslıysa 4-5 bin seyirci ile gösterimini tamamlayacak ve DVD raflarında meraklıları tarafından keşfedilmeyi bekleyecekti. Ne diyelim, iyi ki filmde yüzde seksen oranında İngilizce kullanılmış ve Los Angeles sinemalarında gösterim şansı bulmuş.
Aşağıdaki videoda filmin senaristi Simon Beaufoy'in "En İyi Film Oscarı" açıklandıktan sonraki teşekkür konuşması izleyebilirsiniz.


Şahsen bu çocukların yüzlerindeki mutluluğu görmek için, bana verilecek bir heykelcikten seve seve vazgeçerdim.


Birileri, Hollywood dışında bir sinema daha olduğunu hatırladığı için halen ‘gerçek sinema’ yapılabiliyor...

Herkese iyi seyirler dilerim.

Dip Not: Diğer oscar alan ve aday gösterilen filmlerle ilgili eleştiri yazılarım gelecek. Slumdog Millionaire için filmin süprizlerinin tadı kaçmasın diye daha fazla detay vermedim. Ayrıca, Oscarda iki farklı dalda ödüle layık görülen müziklerinden bahsetmedim diye beğenmediğim sanılmasın, her müzik ayrı bir baharat tadında ve eski Bollywood filmlerine gönderme yapan tren istasyonundaki danslı kapanış sahnesi beni bir anda Doğu Tüketmek Sergisine götürdü nedense...

Hiç yorum yok: