20 Mart 2017

Öteki Sineması' açısından bir baş yapıt: Ay Işığı


Hakkında ne yazsanız az gelecek, kelimelerle ifade edilmesi zor insanlar, durumlar, şahitlikler vardır… Bu listeye bir de ‘filmleri’ ekleyin; ekleyin ki bir giriş paragrafını dahi iki, üç kere silip yeniden baştan başlatan Moonlight/ Ayışığı filminin hakkını belki ancak o şekilde verebiliriz. Size sadece şunu da söyleyebilirim; film Oscar yarışının dolu dizgin devam ettiği şu günlerde seyredilecek en iyi alternatif, en yakın rakiplerini uzak ara açıkta bırakacak bir güce sahip! Vizyondayken sinema perdesinde seyretme şansını sakın kaçırmayın. Sonda söylememiz gerekeni başta söyleyelim ki bu başyapıtın gişesi iki elin parmaklarını geçsin…

Ay Isigi : Fotograf Alex R. Hibbert

Ayışığı’nın yetkin rejisini ülkemizde pek bilinmeyen bir isim olan ABD’li, siyahi yönetmen
Barry Jenkins üstleniyor. Jenkins’in kalem oynattığı senaryo ise yine siyahi bir yazar ve aktör olan Tarell Alvin McCraney’nin aslında bir oyun metni olarak kaleme aldığı "In Moonlight Black Boys Look Blue" adlı eserden yola çıkıyor. Peki, bu sinemacıların kökeni ya da açık konuşalım derisinin rengini telaffuz etmek neden önemli? Sinema koltuğuna kurulan biz sıradan seyirciler için değil pekâlâ ama bu yıl Oscar adaylıklarında siyahi yurttaşlara bariz biçimde pozitif ayrımcılık yapan ABD sinemasının dinamikleri açısından birer veri kaynağı aslında. Hollywood kendi debelenmesini bir kenara bırakırsak ben de şahsen, senaryonun temsil ettiği, göstermek istediği insan öykülerinin kendi orijinleri tarafından daha objektif ve etkili anlatıldığına inanıyorum. (Bu sava dair olumlu-olumsuz örnekler verebilirim fakat yazının sınırlarını ve maksadını aşmamak adına bu tartışmaya girmemeyi tercih ediyorum.)

Bu açıdan bakıldığında yönetmeni ve senaristi Moonlight’ın en birincil artıları. Senaryonun ana çerçevesi Miami’nin alt gelir grubuna ait bir mahallesinde uyuşturucu bağımlısı annesiyle yaşayan Chiron adında bir çocuğun peşine takılarak onun yaşamının üç kritik evresine tanıklık ediyor. İçine kapanık ve biraz da pısırık Chiron da her çocuk gibi büyüyor, büyümeye çalışıyor; karakteri yeniden şekilleniyor, sancılar üzerine sancılar yaşıyor. Juan ile yaşamında ev dışı bir alternatif aralanıyor, Kevin kendisini ezen çocuklara karşı tek kaçış noktası oluyor… Ya da belki bunların hepsi birer sanrı, yanılsama olarak kalıyor. Chiron’un dönüşümüne ve dönüştüğü şeye dair detay vermek, yorumda bulunmak başlı başına spoiler olacağından gerisini filme bırakalım.
Ay Isigi : Fotograf Alex R. Hibbert, Mahershala Ali
Yönetmen Jenkins’in başarısı bu 3 evredeki 3 ayrı oyuncuyu aynı insanın farklı yaş dönemlerinin temsili olarak ustalıkla perdeye aktarmış olması. Öyle ki çocuk Chiron ile 20’li yaşlarını süren Chiron’ın bakışları, çekingenliği, duyguları birbirinin aynısı. Yönetmen bir röportajında 3 ayrı aktörü (Alex R. Hibbert, Ashton Sanders , Trevante Rhodes ) yapım aşaması sırasında hiçbir araya gelmediğini ve karakterleri kendi içlerinde oluşturmalarını talep ettiğini dile getirmiş. Ortaya da muazzam bir yönetim başarısı çıkmış. Öte yandan En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ı için en güçlü adayı olarak gösterilen Mahershala Ali, ondan pek de aşağı yanı kalmayan ve yine adaylar arasında yer alan Naomie Harris başarılı oyuncu yönetiminin filmdeki diğer yansımaları.


Yine adaylıkla – umarız ki heykelciği de gelir- taçlandırılmış yetkin görüntü yönetmenliği (James Laxton), ve çarpıcı müzik kullanımıyla Ayışığı, bir filmi seyrederken zevk aldığınız tüm sinemasal etkenleri tek potada eritip 2 saate yakın bir sürede önünüze sürmeyi başarıyor. Ülkemiz gişesinde yolu açık olsun.

Mutlaka sinemada seyredin demiş miydim?


*Daha önce www.beyazperde.com sitesinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: