27 Ocak 2008



bana hep keşke 10 yıl erken doğsaydım derdirtmiştir 80 müzikleri




23 Ocak 2008

'İçerim ben burda bu akşam'lık bir haldeyiz..

Türkiye'de Ocak 2008 itibariyle neler oluyor..










  • Evde kendi çocuğunun bilgisayarında onlarca korsan yazılım kullandığından bi'haber yurdumun savcısı, yargıcı kendi ülkesinde bir siteye erişim engellemekle dünyanın öbür ucunda bir server'da duran videoya erişimi engellediğini sanıyor.. Sen bilişim aklımı koru güzel Tanrım.. (ayrıca dağlara taşlara kimsenin anasayfasına bu ibareyi düşürme Allah'ım!)



  • Her ay vatandaşın cebinden soyarcasına aldığı sabit abonelik ücreti, vergi vs. üstünden yüzde bilmem kaç ciro yaptığını bu ülkenin telekom ağının başındaki adam gururla açıklayabiliyor. Ne ala ne ala, siz de yiyiniz hazretler... Sen bizim sabrımızı mı deniyorsun ey Tanrım?!


Daha nice şeyler var da, artık içimiz el vermiyor, bu da can sevgili limonluk
okurları.. Gündem itibariyle daha beter bir şubat ayına gebe olmadığımızı
umarak huzurlarınızdan ayrılıyoruz..

12 Ocak 2008

Cumartesi gecesine yakışan üstad: Sting

Ruhu okşayan müzik...
İnsanı kendine aşık eden bir adam sesi..
90'lar 'nostaljisi'
Rock'ın olgun delikanlısı Sting'den "The Living Sea"


Yeni çıkan bir albüm tanıtımı değil bu...
Daha çok yıllanmış şarap tadını yakalatan bir güzelleme...

Forumların en popüler sorusu vardır ya "şuan ne dinliyonuz??"
Bol kahve eşliğinde kitaplara gömüldüğünüz bir cumartesi gecesinde fondaki müzik adına verilebilecek en güzel cevaplardan biri : Sting - The Living Sea (1995)
The Living Sea filmi (belgesel) için Sting tarafından yazılan 3 parçanın (Cool Breeze, Ocean Waltz ve Tides) yanısıra üstadın önceki albümlerinde hit olmuş parçalarını enstrümantal versiyonlarını derlediği güzide bir "çalışma".
Mesela, akşam çok işiniz var, yoğun çalışıyorsunuz. Kitaplar, dosyalar..Bir yandan da gönlünüz müzik dinlemek istiyor, 
ama konsantrasyon dağılmasın, başınız ağrımasın istiyorsunuz. İşte, bu tam da öyle bir albüm.
Şayet içindeki Sting parçalarıyla özel bir anınız, bağınız yoksa saatlerce döndüre döndüre dinleyebileceğiniz bir 'playlist'.
Peki Albüm nerede mi? İşte karşınızda...

01 Fragile
02 Why Should I Cry For You?
03 Cool Breeze
04 Mad About You
05 Ocean Waltz
06 One World (Not Three) / Love IsThe Seventh Wave
08 Saint Agnes & The Burning Train
09 Tides
11 Arrival
12 Jellyfish Lake
13 Fragile (Reprise)

http://rapidshare.com/files/83309200/Sting_-_Arrival.mp3
http://rapidshare.com/files/83309202/Sting_-_Cool_Breeze.mp3
http://rapidshare.com/files/83309203/Sting_-_Fragile.mp3
http://rapidshare.com/files/83309205/Sting_-_Fragile__Reprise_.mp3
http://rapidshare.com/files/83309206/Sting_-_Jellyfish_Lake.mp3
http://rapidshare.com/files/83309207/Sting_-_Mad_About_You.mp3
http://rapidshare.com/files/83309208/Sting_-_Ocean_Waltz.mp3
http://rapidshare.com/files/83309209/Sting_-_One_World__Not_Three_.mp3
http://rapidshare.com/files/83309210/Sting_-_Saint_Agnes_The_Burning_Train.mp3
http://rapidshare.com/files/83309211/Sting_-_Tides.mp3
http://rapidshare.com/files/83313434/Sting_-_Why_Should_I_Cry_For_You.mp3

Alakadar olarak : http://www.sting.com/discog/?v=a&a=1&id=24

Cumartesi gecesi içinizde yaşayan deniz...
İndiriniz, dinleyiniz; pişman olursanız biz burdayız.
dip not: Bir arkadaş yıllar evvel bu albüm eşliğinde sabah 5'e kadar şarap içtiğini beyan etti. Hak verdik. Hayat ne garip, mum ışığı falan... 

10 Ocak 2008

Arkadaşım Bizans! Neredeysen ortaya çık!

Anakım medyada çıkan absürt haberlere, özellikle ipe sapan gelmez sansasyonel haber sitelerindeki ne düğü belirsiz haber zırvalarına, ipe sapan gelsin gelmesin akp iktidarıyla ilgili hemen hemen habere yorum yapmakta gecikmeyen internet kurdu cengaver halkımız, nedense konu şehrin göbeğindeki bin küsür yıllık tarihinin yok edilmesine gelince sus pus kesiliyor.

Ntvmsnbc.com haber portalında ilk haber 14 Kasım 2007 tarihinde yayınlanmış. Ben diyim 2ay önce, siz deyin geçen yıl..

Bizans kalıntısı üzerinde inşaat tartışması
Sultanahmet’teki Bizans Sarayı kalıntılarının üzerinde yürütülen inşaat tartışma konusu. İnşaatın kaçak olduğu arkeoloji müzesi uzmanlarınca saptandı ve inşaat durduruldu.
- Başlangıçta, yapının tarihi bir özellik taşımadığını iddia eden belediye yetkilileri şimdi ifade değiştirdi ve Anıtlar Kurulu’nun görüşüne başvurmak gerektiğini söylüyor. Sanat tarihi uzmanlarına göreyse alanda etüd çalışması şart.” (http://www.ntvmsnbc.com/news/426230.asp)

Şehr-i İstanbul dediğimiz, ortasından deniz geçen bu güzide kent bir zamanların Doğu Roma İmparatorluğu’nun Konstantinapolis’i idi. Her imparatorlukta olduğu gibi Doğu Roma’nın da vakti zamanında bir İmparatorluk Sarayı vardı. Konstantinapolis’in Konstaniye olmasının nedeni olan, eski bir Yunan efsanesine inanarak göçmüş Helenlerin bakanın görmemesi halinde kör olması gerektiği müthiş bir manzaraya nazır ‘inşaa’ ettikleri bir saray vardı. Berisinde yedi tepeye kurulan ‘modern’ bir kent, Hipodromu’yla, kilisesiyle, su kemerleriyle yeni Roma…
Fatih’in Topkapı’sını biliyoruz da, İmparator Konstantin’in sarayı nerde tarihi meydanda?
Geçmişi yakıp, yıkmak, gömmek, silmek üstüne inanılmaz gelişmiş genlerimiz var. Göçebelik meşru zeminiyle açıklanmayacak kadar becerikli ve tarihin en talihsiz genleri bunlar.

Bakın Konstantin’in ve halefi imparatorların yaşadıkları, geliştirdikleri saray nerdeymiş:



(Video kaynak : http://www.cnnturk.com/video/index.asp?vid=3232)

Medyamız iş edinip, kaçırıla yağmalana, üstüne bambaşka bir şehir kurularak kalmayan Bizans mirasının üstüne üstüne gidiyor ne güzel : http://www.milliyet.com.tr/2008/01/07/yasam/yas00.html


Ve en okunması gereken metinler biri gene bu dosyaya ait bir başka görüşme:
Tarihi kalıntılar üzerinde inşası devam eden Four Seasons Oteli ek binası vesilesiyle tarihe karşı duyarsızlığımıza dikkat çeken Prof. Dr. Murat Belge: "Sistematik biçimde Bizans'ı ortadan kaldırıyoruz. Osmanlı'da öyle yok edelim diye kasıtlı ve bilinçli bir kaygı yok. Bu Cumhuriyet'le, milliyetçilikle başlıyor" diyor.
http://www.milliyet.com.tr/2008/01/06/pazar/apaz.html linkinden tam metnine ulaşılabilecek
olan gezi-röportajda profesyonel İstanbul gezgini ve edebiyat profesörü Murat Belge geniş tarih ve sosyolojik bilgisiyle ve yakın geçmiş gözlemleriyle tarihi yarımadada okuyucuları adeta zaman tüneline sokuyor.


İnsanın her satırda kahrolası, her satırda yok etmeyi çok iyi beceren genlerine ağız dolusu küfredesi geliyor.

Bu mudur Orta Asya’dan bir kısrak başıyla gelmekle övünmek? Bu mudur “bugün varım, yarı yoğum” göçebe kültürü, ya da kültürsüzlüğü? Ben neden Galata’da, Hurdacılar çarşısında taş bir duvarın üstünde, Cenevizli denizcilere ait kartal amblemini gördüğümde sevinçle el çırpıyorum? Biz bu topraklarda bilinçsizliği mi, benliksiz olmayı mı miras aldık? En bilinçli halimiz elimize yüzümüze bulaştırdığımız sur restorasyonu mu? Konstantin’in , Fatih’in İstanbul’u 2000’li yıllarda kültür mirası listesinde kalmak için çırpınıyor, yalvarıyor, en beceriksiz diplomasi haliyle kulis yapıyor.
Siz en iyisi gidin at meydanında şans eseri kalmış olan 3-4 sütunun fotoğrafını çekin. Yarın öbür gün torunlarımızı bile inandıramayacağız bizden önce burada yaşamış birileri vardı diye…