10 Ocak 2010

En İyi 15 "Film Noir"


İnternetin en kapsamlı “film eleştirisi” sitelerinden biri olan MRQE, EN’eri seçtiği film listelerine bir de Film Noir (kara film) seçkisi eklemiş. İlgi çeken bir tür olduğu için, üzerine yazılmış onlarca kitap ve benzeri listeler görmüş olabilirsiniz. MRQE listesi türün adını yeni duyanlar, merak edenler ve nereden başlayacaklarını bilemeyenler için yararlı bir çalışma olmuş. Aynı başına filmlerin sitede aldığı oyları eklemeyi de ihmal etmemişler. Buyrun önce kara film türüne dair makale alıntımızı okuyun, ardından da 15 filmlik seçkiyi seyreleyin!




Kara Filmin Köken ve Kaynakları

Fransız eleştirmen Nino Frank, Holywood savaş sonrası sinemasında tematik ve görsel açıdan yeni bir eğilim içinde gördüğü bir grup filmi adlandırmak için yeni bir terim ortaya attı (Aktaran Krutnik,1991:15; Selby, 1984:1). 'Film Noir' olarak adlandırdığı bu filmler, Malta Şahini (Maltese Fakon, 1941), Elveda Sevgilim (Murder My Sweet, 1944), Çifte Tazminat (Double lndemnity, 1944), Penceredeki Kadın (The Women İn The Windovv, 1944), 'hard-boiled' adı verilen sert dedektiflik roman ve öykülerinden ya da bu geleneğin izlerini taşıyan senaryolardan uyarlanan filmlerdi.
Ernest Mandel, film noir'a kaynaklık eden kara roman (roman noir) türünün başlatıcısı olarak Black Mask adlı İngiliz dedektif romanları serisini gösterir. Bu gelenek, 1920 sonunda, Amerikan sokak dilinin kullanıldığı, alaycı, sert ama aynı zamanda gizli bir mizah duygusu da barındıran hard-boiled denilen bir tarz yaratmıştır (akt. Roloff&Seeblen, 1997:149).

Kara film üzerine ilk önemli çalışma Raymond Borde ve Etierine Chaumeton'un beraber gerçekleştirdikleri Panorama Du Film Noir Amerikan (1955) adlı eser oldu. Bu eserde, noir olarak adlandırılan filmlerin şiddet, suç ve psikolojik vurgu gibi ortak tematik özellikler içerdiğine dikkat çekiliyordu (Cook, 1985:93). 1941-1953 yılları arasındaki dönem içerisine yerleştirdikleri kara filmlerin geleneksel Hollywood sinemasının uylaşımlarını tersine çevirdiğini öne süren Borde ve Chaumeton , bu filmlerin Hollywood tür sistemi içinde 'yer altı' bir tür oluşturduğunu belirtirler. Buna gerekçe olarak, bu tür sistemi içindeki olaylar üzerindeki denetimini ve otoritesini hiç yitirmeyen polis gibi kahramanlara karşın ahlaki açıdan erdemliliği tartışılır, olaylar üzerindeki denetimden yoksun özel dedektiflerin varlığını göstermekle beraber, ilk kez suçluların bakışının temsil edildiği bu filmlerin, Holywood'un yerleşik mitini yerinden ettiğini savunmaktadırlar. Yazarlar kara filmi, 'modern kentlerin karışıklığının ve acımasızlığının sineması' olarak ele alırlar (akt. Naremore, 1995-96:19).






Ne endüstri, ne izleyiciler, ne de yeni bir tür yarattıklarının farkında olan yönetmenler tarafından bilinen kara filmin bir 'Fransız Keşfi' olduğunu söylemek mümkün görünmektedir (Vernet, 1995:4). Bu keşfin ardında İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman işgali boyunca büyük hayranlık duydukları Amerikan filmlerinden yoksun kalan Fransız eleştirmen ve yazarlarının 1946 yazı boyunca izledikleri tematik ve biçimsel olarak savaş öncesi filmlerden farklılığı ile göze çarpan bir grup filme karşı gösterdikleri romantik ilginin varlığı yatmaktadır (Buss, 1994:12). Öncelikle bu filmler, yaşama dair karamsar bir bakış barındırmakla beraber, herhangi bir dedektiflik macerasından çok, suç öyküleri olarak dikkat çekmekteydi. Öte yandan kara filmlerdeki "Amerikan caddelerine taşan suçlu avı, haber kovalayan gazeteciler, özel dedektifler, Avrupa'nın yabancısı olduğu ama aynı zamanda, Fransız aydınların egzotik bir değer de yüklediği, okyanusun öte yakasına ait bir dünya sunmaktaydı" (Buss, 1994:27).

Marc Vernet ise bu hayranlığın başka bir yönüne dikkat çekerek İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransa'da oluşan politik iklimin anlaşılması gerektiğinin altını çizmektedir. Vernet filmlere karşı duyulan romantik ilgiye ilişkin olarak, Fransa'da savaş sonrası yapılan seçimlerde oyların %25'ni alan Komünist Partiye sempati duyan entelektüellerin bulunduğu bir kültürel ortamda, kara filmlerin çizdiği karamsar dünyanın Amerikan kapitalist sisteminin sert bir eleştirisi olarak değerlendirilmesinin anlaşılır bir şey olduğunu belirtir (Vere,1995:5-6).

Amerikalı eleştirmen Paul Schrader da, "Notes On Film Noir" adlı makalesinde kara filmin İngiliz ve Amerikalı eleştirmenler tarafından uzun yıllar boyunca dikkate alınmayışını Amerikan toplumundaki çürümüşlük ile umutsuzluğa yaptığı vurgu ile bu filmlerin Amerikan sinemasının genel karakterine aykırı ve sapkın olarak görülmesine bağlar. Bireyci Amerikan değerlerini pekiştiren western ile gangster türlerinin kara filmden çok daha 'Amerikan' nitelendirildiğini belirten Schrader, kara filmin ihmal edilmesinin en önemli nedeninin ise, stilden çok temayı merkez alan bir eleştiri geleneğini benimsenmesi olduğunu öne sürmektedir.


En İyi 15 Kara Film (Film Noir)
MRQE Ranks:
Third Man, The (1949) : Amerikalı ucuz roman yazarı Holly Martins, eski dostu Harry Lime'in çağrısı üzerine savaş sonrası Viyana'sına gelir. Gelir gelmez de arkadaşının bir trafik kazasında öldüğünü öğrenir. Fakat göremediği arkadaşının sevgilisiyle tanıştıktan sonra, Lime'in kayboluş öyküsünü araştırmaya karar verir.

Graham Greene'in kısa öyküsünün etkileyici ve unutulmaz bir uyarlaması. Tüm oyuncu performanslarının birbirinden etkileyici olduğu filmde, özellikle Orson Welles'in oyunu sinema tarihindeki yerini almıştır. Pek çok kaynağa göre İngiliz Sineması'nın en iyi filmi olarak kabul edilir. Atmosferi ile de kara film türünün doruk noktalarından birini sunar.
95
Sunset Blvd. (1950) : Film genç senarist Joe Gillis'in bir havuzda kanlar içinde yüzüstü yatarken görüntüsü eşliğinde, anlatıcı Joe'nun bizi altı ay öncesine götürmesiyle açılır. Yazdığı senaryoları satamadığı ve kimseden ödünç para bulamadığı için maddi durumu kötüleşen Joe'nun başı eski borçlarıyla derttedir. Arabasını borçlarına karşılık geri almak isteyen alacaklılarından kaçarken Sunset Bulvarı'ndaki bir eve sığınır.
Evin sahibi sessiz filmler zamanının ünlü aktrislerinden Norma Desmond'dır. Eski ününü hemen geri kazanabileceğini sanan Norma, kendi yazdığı bir senaryoyla sinema dünyasına geri dönmeye hazırlanmaktadır. Joe kendisine senaryo yazımı konusunda yardım edebileceğini söyleyince Norma onun evde yaşamasına izin verir, ve bir süre sonra ona aşık olur...
95
Maltese Falcon, The (1941) : Özel dedektif Sam Spade, ortağı Miles Archer ve sekreterinden oluşan dedektiflik bürosunda her gün sıradan ve bilindik işlerin peşinde koşarken müşteri olarak gelen Brigid O'Shaughnessy'nin hayatlarına girmesi ile herşeyin değişeceğinden habersizdir.

Brigid, kardeşinin birlikte kaçtığı belalı sevgilisini bulmaları için iki dedektifi tutunca Archer, adamı bulmak için hemen peşine düşer. Fakat ortağının bu yolculuk sırasında gizemli bir şekilde öldürülmesi sonucu, Brigid'in aslında yalan söylemiş olduğu ortaya çıkar. Bütün bu yalanların uzandığı nokta, Malta Şahini adlı paha biçilmez bir heykele ulaşabilmektir. Sandığından çok daha büyük bir belanın içine batmış olduğunu anlayan Sam için artık sadece kendisini kurtarmak vardır.

Kara film örnekleri arasında bir klasik olarak kabul edilen Malta Şahini, Humphrey Bogart'ın sert olduğu kadar da hınzır ve muzip Sam karakterini başarı ile canlandırması ile de çok keyifli bir seyirlik...
93
Big Sleep, The (1946) : General Sternwood kızının üzerinden ona şantaj yapan Arthur Geiger’dan korunmak için ünlü dedektif Philip Marlowe’u tutar. Marlowe, incelemeleri sırasında aileyi tehdit eden yeraltı çetesi ve General’in kızları arasındaki ilişkiyi fark eder, küçük kızı Carmen’i cinayet suçlamasından kurtarır.

Bu arada General’in büyük kızı Vivien ile de önce nefret dolu bir ilişki başlar, zamanla bu ilişki aşka dönüşür. Görevini başarıyla tamamlayan Marlowe, tüm aileyi tehlikelerden kurtarır ve hayatının kadınına kavuşur.

Raymond Chandler’ın romanından uyarlanan The Big Sleep, önemli bir “film-noir” örneği. Filmin aynı zamanda Michael Winner tarafından 1978’de çekilen aynı isimli bir uyarlaması da mevcut.
92
Touch of Evil (1958) : Meksikalı Ramon Miguel Vargas başarılı bir polis müfettişidir ve karısı Susan ile balayındayken bir arabada patlayan bomba olayını araştırma görevini üstlenir. Karşısında sahtekar polis Hank Quinlan vardır ve planlarına karısıyla birlikte alet edildiğini farkeden Vargas’ın amacı O’nu suçüstü yakalamak olur.

Orson Welles’in adı en iyi filmler listesinde her zaman başı çeken Yurttaş Kane ile anılır. Zaten, bu politik çalışmasından sonra Amerika’da özgürce film yapma şansını pek elde edemedi. Touch of Evil, işte bu şansa en fazla yaklaştığı filmi.
89
Double Indemnity (1944) : Phyllis Dietrichson, sigortacı Walter Neff'i baştan çıkararak kocasını birlikte öldürmeye ve onun kaza sigortasından gelecek parayı paylaşmaya ikna eder. Cinayet planlandığı gibi gider, fakat ikilinin birlikteliğinin ilk günlerinden sonra ikisi de birbirinin hareketlerinden şüphe duymaya başlar.

Walter'ın patronu Barton bu sigorta vakasını araştırmaya koyulunca ikilinin karşı karşıya olduğu durum daha da karmaşıklaşır. Billy Wlder'ın yönettiği film, senaryosundan kamera önüne, olağanüstü bir ekibi biraraya getiren bir sinema klasiği.
89
Chinatown (1974) : Hollis Mulwray 1930'larda Los Angeles belediyesinin su dağıtım departmanında baş mühendistir. Ida Sessions, polis kökenli özel dedektif J.J. "Jake" Gittes'e kendisini Mulwray'in eşi Evelyn olarak tanıtır ve onun bir başka kadınla birlikte olduğundan şüphelendiğini söyleyerek onu takip ettirir. Gittes, Mulwray'in çekici bir kadınla birlikte fotoğraflarını çeker ve dava kapanır. Bir süre sonra Mulwray öldürülür.

Bunun üzerine Gittes vakanın üzerine gitmeye karar verir. Fakat beklediğinden çok daha karmaşık bir senaryoyla karşılaşır: kendisini kiralayanın gerçek Evelyn Mulwray olmadığını anlar. Araştırmaları sonucunda olup bitenlerin sudan uzak olduğu için değeri çok düşük olan tarım arazilerini ucuza satın alıp suya kavuşturduktan sonra milyonlarca dolara satma planının bir parçası olduğunu anlayacaktır...
88
87
87
L.A. Confidential (1997) : 50'lerin Los Angeles'ında yer altı dünyasının patronu sayılan Mickey Cohen'in hapse girmesiyle doğan boşluktan dolayı şehirdeki diğer suç örgütleri arasında liderlik savaşı başlar. Bir gece Cohen'in adamlarına bir baskın düzenlenir ve hepsi öldürülür. Öldürülenler arasında eski bir poliste vardır. Bu olayı soruşturmak üzere L.A. Polis Departmanı üç polisi görevlendirir. Görevlendirilen polisler karekter olarak birbirlerinden çok farklıdırlar. Ed Exley, L.A. Polis Departmanının altın çocuğudur. Kurallara bağlı ve her şeyi kanunlara göre yapar. Bud White, çabuk sinirlenen, agrasif, gerçeğe ve doğruya ulaşmak için her türlü yola başvuran biridir. Üçüncü ve son polis Jack Vincennes ise; L.A. Polis Departmanını anlatan bir televizyon dizisine danışmanlık yapmakta, tanınmış ve gündemde olmayı seven biridir. Bu üç kişi olayı soruşturmak için bir araya gelirler. Ancak soruşturma çok çabuk sonuca ulaşır. Bu durum üç polisi rahatsız eder. Soruşturmada bu kadar çabuk sonuca ulaşılmasında bir bit yeniği olduğunu düşünürler ve araştırmaya devam ederler. Ve araştırmaları onları çok güzel bir kadına kadar götürür.
86
Blade Runner (1982) : Deckard bir Blade Runner'dır, yani kaçak replikant'ları (yapay insan/android) avlayan bir polis.

Artık kovalamacadan sıkıldığı için ayrılmayı düşündüğü bir sırada, çaldıkları bir uzay gemisiyle dünyaya 5 replikant'ın geldiğini öğrenir. Milyonlarca insanın yaşadığı dev bir şehirde bu 5 kaçağı bulmak zorundadır.

Ünlü yönetmen Ridley Scott'ın, bilimkurgu dünyasının büyük ismi Philip K. Dick'in kitabından sinemaya aktardığı yapım, 1983 yılında en iyi görsel efekt ve en iyi sanat yönetimi konusunda Akademi Ödülleri'ne aday olmuş ancak ödül alamamıştı.
86
Blue Velvet (1986) : Evinden bir süredir uzak olan Jeffrey Beaumont babasının geçirdiği kalp krizi üzerine geri döndüğünde evinin yakınlarında kesilmiş bir kulak bulur. Polisin vakayla yakından ilgilenmemesi üzerine olayı kendisi araştırmaya koyulan Jeffrey kendisini karmaşık bir dizi olayın içinde bulur.

Uyuşturucu bağımlısı psikopat Frank Booth (Dennis Hopper) şarkıcı Dorothy'nin (Isabella Rossellini) küçük oğlunu Dorothy'e işkence etmek için kaçırmıştır...

David Lynch isimli dehşetengiz yönetmenin en önemli filmlerinden biri. Yönetmeni henüz tanımayanlar için de bir Lynch'e başlangıç filmi olarak kabul edilebilir.
81
Man Who Wasn't There, The (2001) : "Orada Olmayan Adam", sinemanın ele avuca sığmaz kardeşleri Joel ve Ethan Coen'in yeni filmi. 1949 yazında geçen film, küçük bir Kuzey California kasabasında berber olan "orada olmayan adam" Ed Crane'in hikayesi. Hayatından mutsuz ve tatminsiz bir adam olan Ed (Billy Bob Thornton), karısı Doris'in (Francis McDormand) kendisine sadık olmadığını fark ettikten sonra, ortaya bir şantaj yapma fırsatı çıktığını ve böylece hayatını değiştirebileceğini düşünür. Ne yazık ki, yaptığı plan geri teper ve adam öldürmeye dek giden yolda çok daha karanlık sırlarla karşılaşır... 2001 Cannes Film Festivali'nde "en iyi yönetmen" ödülünü dahi kardeşler Coen'lere kazandıran bu siyah-beyaz film pek çoklarına göre bir "Coenler başyapıtı".
76
Brick (2005) : Öğlenleri tek başına yemek yiyerek okuldaki bütün gruplardan uzak durmaya çalışan Brendan, bir süredir haber alamadığı eski kız arkadaşından gizemli bir telefon alıyor. Emily kısa süren telefon görüşmesinde, Brendan'dan yardım istiyor...



Emily hakkında bilgi toplamaya çalışan Brendan, bir süre sonra eski kız arkadaşının cesedini buluyor ve yakın bir arkadaşının yardımı ile okulun karanlık yeraltı gruplarına girerek kız arkadaşının gizemli ölümünü araştırmaya başlıyor.

Brick, klasik bir öyküyü, hiç klasik olmayan bir yöntemle bir okul atmosferinde anlatıyor ve son derece ilginç bir kara film örneği ortaya koyuyor.

Filmi izlerken gözlüklü, asosyal Brendan yavaş yavaş Humphrey Bogart'a dönüşüyor. Sıradan okul çevresi ise California'nın karanlık yeraltı bölgelerine...

Bütün kara film klişelerini hiç beklemediğimiz oyunlarla destekleyen, Donnie Darko gibi filmlerle karşılaştırılan, benzerini zor bulacağımız türde bir film.
75
Dark City (1998) : John Murdoch, bir sabah nasıl geldiğini bilmediği yabancı bir otel odasında uyanır ve vahşice işlenmiş cinayetlerin katili olarak arandığını fark eder. Hafızasını kaybetmiş olduğu için cinayetleri işleyip işlemediğini dahi hatırlıyamamaktadır. Dedektif Burmstead tarafından aranan Murdoch, gerçekte kim olduğunu öğrenmek ve karşılaştığı bu korkunç bilmeceyi çözmek için büyük bir mücadeleye başlar.

Yeraltında yaşayan garip canlılarla karşılaştığında olayı çözmeye çok yaklaşmıştır. "The Strangers" olarak tanımlanan, zamanı durdurma ve dünyanın fiziksel yapısını değiştirme gücüne sahip olan bu yaratıklar, direkt olarak insan beynine hakim olabilmekte ve olayları istedikleri şekilde yönlendirebilmektedirler. Bu yaratıkların bir şekilde yok edilmesi gerekmektedir ve bunu yapabilecek tek kişi de Murdoch'tır.

Esrarengiz Dr. Schreber'in yardımı ve kendi anıları sayesinde kendisiyle ve yaşadığı dünyayla ilgili korkutucu gerçeklere ulaşacaktır.

Alex Proyas'ın 90 sonlarında çektiği Dark City, türevleri arasında kendine çabuk yer edinmeyi başarmış başarılı bir bilim-kurgu filmi.
72



Kaynaklar
Liste : Mrqe Best Film Noir Movies
Film açıklamaları: http://beyazperde.com ve http://www.sinema.com/
Makale : Deniz Girginkoç “Kara Film” ; “Sinemada Anlatı ve Türler” Vadi yay. Ankara, 2004 sf: 117-118-119

1 yorum:

Adsız dedi ki...

hi, new to the site, thanks.