4 Ağustos 2007

Marc Chagall'ın Sanatı ve Savaş

1887 doğumlu Rus ressam Marc Chagall gerçeküstü figürlerle en gerçekçi ve derin duyguları yansıtmıştır. Muhteşem renklerle Rus folklorundan kaynaklı desenlerinde mitosları sıradan canlılar halinde resmetmiştir. Bu makale 21yy’ın önde gelen ressamlarından olan Chagall’ın Birinci ve İkinci Dünya Savaşı dönemlerinin resmine nasıl yansıdığını incelemektedir.


Birinci Dünya Savaşı Döneminde Chagall Resmi

Birinci Dünya Savaşı 1914’te başladığında, Chagall ve karısı Bella ressamın Rusya’da doğdu Vitebsk köyündeydi. Sanatçının bu dönemdeki eserlerinde, durgun resmedilmiş doğa ön plana çıkmaya başlamıştır. Aşkın ve özgürlüğün zengin sembolleriyle doruğa çıkan tuvallerinde şimdi, düz manzaralar ve Vitebsk halkı yer alıyordu. Ayrıca, sanat tarzını belirleyen hayali öğeler bu dönem resimlerinde yoktur. Chagall sık sık Paris’inDua Eden Yahudi kendisine ilham kaynağı olduğunu söylerdi; belki de bu dönemin daha gerçekçi resimleri onun Paris’te yaşama özleminin bir göstergesidir.

“Praying Jew” tablosu diz çökerek dua bir Yahudi’yi resmetmektedir. Canlı renkler Chagall resimlerinin karakteristik imzasıdır; fakat, bu resim görüldüğü üzere zengin renk tonlardan yoksundur. Ekmek somunlarını taşıyan, hüzünlü iki askerin resmedildiği “Soldiers with Bread” tablosu da gene bu dönemin eserlerindendir. Renk tonları yumuşak ve loştur. Tozlu kahverengiler ve yumuşak yeşiller teslimiyet hissi uyandırmaktadır.ekmek taşıyan askerler

Chagall’ın bu dönemdeki tablolarının çoğu Vitebsk’e bakışını yansıtmaktadır. Örneğin, "Uncle Zussi (The Barber Shop)", "Uncle's Store in Liozno", ve "Over Vitebsk" eserleri sanatçının empresyonalist tarafını gösteriyor olsa da, diğer eserleri kadar şiirsel bir anlatıma sahip değildirler ve canlı renklerinin yumuşaklığından mahrumdurlar.









Liozno'da Amcamın Dükkanı














Chagall Otoportreleri

otoportre

Marc Chagall’ın bir çok otoportresi vardır; fakat, 1914’de yaptığı "Self Portrait at the Easel" adlı tablosu diğer bir çok eserinden oldukça farklıdır. Bu, tablosunda Chagall burukluk ve şiddet duygusunu beraber kullanmıştır ve ünlü canlı renklerinin yokluğu bu resminde de hissedilmektedir. Tual koyu bordolar ve deniz mavisi ile kaplanmıştır adeta. Portre, öfkeyi yansıtmaktadır.



Gözlerinde suçlarcasına bakan ağır bir bakış hakimdir ve , dengedeki eli bize, işinin saygısızca bölündüğünü gösterir gibi durmaktadır. Dudaklarına rahatsız bir ifade yerleştirmiştir. Eserindeki bariz tatsızlık görmezden gelinemez. Vitebsk Üstünde..Hayallerle bu derece örülü bir ressam, yaratıcı ilhamının çevresindeki gürültü ve şiddet tarafından sekteye uğratıldığı söylenebilir.








İkinci Dünya Savaşı Döneminde Chagall Resmi

Chagall sevgilileri, çok sevdiği kasabası Vitebsk’i ve dini temaları çocukvari bir iyimserlikle tarz resmetsiyle tanınır. Sanatında çok sayıda sembol vardır; fakat İkinci dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle dini temaları çok daha sık görülmektedir. 1941’de Fransa Nazi işgalini gördüğünde, Chagall bir kez daha çok sevdiği Paris’i terk etmek zorunda kalmıştır. İlk başta sanatçı ününün onu koruyacağına inanarak ayrılmayı reddetse de, şiddetin dozu ve Yahudi ırkına yapılan zulüm arttığında, Chagall Paris’te kalma direnişinin ailesinin hayatını tehlikeye soktuğunu fark eder. Böylece, güvenliği için Amerika’ya gittiğinde tabloları nahif tonlarını kaybederek, yoğun bir eziyet havasına bürünmüşlerdir.

Chagall Dönemi

İkinci Dünya Savaşı döneminde, Chagall çok önemli yapıtlar üretmiştir. 1933’te elini çenesine dayamış yalnız ve tesellisi zor bir Yahudi adamı resmettiği “Solitude” tablosunu yapmıştır. Bu tablo, Chagall’ın solitude..yalnızlık...ikonografideki ustalığının en güzel örneklerinden biridir.

Adamın yanında, hayatta kalmak için gerekli olan eti, sütü ve derisiyle yaşama metafor yapan bir inek vardır. İneğin yanında bir de keman görünmektedir. Chagall’ın bir çok tablosunda ya bir keman ya da kemancı vardır. Bu dönemlerde kemancılar, doğum, evlilik ve ölüm gibi hayatın kesişim ve geçiş anlarını müzikle anarlardı. Chagall’ın hayatı temsilen ineği, ölümü temsilen de kemanı koyması ilginçtir. Chagall’ın bu resimde ikilikleri anlatma eğilimi, bilincinin Vitebsk ye olan tükenmeyen sevgisi ve Paris için duyduğu tutkunun kanıtı gibi adeta.

Chagall ve "Crucifixion"

Chagall’ın "White Crucifixion" (1938) isimli tablosu hem insana korku veren hem de kendi hayali içinde gezinen bir havaya sahiptir. Tablo sembollerle donatılmıştır. White Crucifixionİsa beyaz bir çarmıha gerilmiş olarak bir yıkım ve koasun üstünde durmaktadır. Kırmızı bayraklı askerler sağda bir kasabayı yağmalarken, solda yanan bir sinagog görünmektedir. İsa figürünün altında dindar Yahudilerin sembollerinden olan bir şamdan vardır. Bir çok insan dini sembollerini sıkı sıkıya sarılarak kaçarken resmedilmiştir,. Bu tabloda da gene ikilikler göze çarpmaktadır. İsa’nın beline dolanmış Yahudilere ait bir ibadet şalı vardır; fakat aynı zamanda çarmıhtaki İsa Hıristiyanlığın acı çekme sembolüdür. Chagall bu parçayla Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin benzer olduğunu anlatmaktadır. Bu eser yoruma fazla meydan bırakmaz; Chagall’ın resmi, onu saran kaos hissini temsil etmektedir. Halkının katledilmesindeki çaresizliği ve üzgünlüğü tualine yansımıştır, Yahudi şehitleri göçmenleri çizerek.

1943 yılında Chagall "Yellow Crucifixion" adlı benzer bir tablo daha yaptı. Bu eserde, İsa tualin dış kenarına yerleştirilmiştir ve büyük bir Tevrat arka plana konmuştur. Bu dönemde soykırım en yüksek noktasına çıkmış ve yüz binlerce Yahudi katledilmiştir. Bu Chagall’ın neden bu resin odak noktasına Tevrat’ı yerleştirdiğinin göstergesidir.yellow crucifixion

Savaş döneminde, Chagall sanatını hem karmaşık hislerinin katalizörü olarak, hem de Nazi rejimine karşı silah olarak kullanmıştır. Yaratıcı zihni ve ikonografideki ustalığı sayesinde savaşın yıkımlarını ve travmalarını ölümsüzleştirmiştir.

Kaynak: http://www.buzzle.com/ Julie Gladstone’un 9.Mayıs.2007 tarihli makalesi

Çeviren: Duygu Kocabaylıoğlu

"Chagall ailesinin bir sure İstanbul’da oturduğunu ilk kez duyuyordum. Bizzat kendisinden duyduğuma göre doğruydu. sonradan öğrendim ki, Chagall Romanya Yahudisiymiş ve o tarihlerde göç zorunluluğu olunca önce İstanbul’a gelmiş, bir sure sonra da Paris’e yerleşmiş. Herhalde İstanbul’da kalsaydı Chagall olmayacaktı, olsa olsa Nurullah Berk ve Bedri Rahmi'nin arkadaşı olacaktı; kıskandıkları için onu akademiye hoca da yapmayacaklardı. O da köprüden her aksam vapura binip adaya giderken filtresiz yassı bir yenice sigarası yakacak ve dumanını Marmara denizine doğru üfleyecekti." Ara Güler - Yeryüzünde Yedi İz – YKY / 2002

"Palais Garnier'in tavanını tek kuruş almadan boyayan ressamdır.. söylenene göre, üstündeki kirli tulumuyla öğle yemeği için operanın karşısındaki bir cafeye giden Chagall burada iki Portekizli boyacıyla karşılaşır.. iki memleketli aralarında ne kadar da az paraya çalıştıklarını tartışmaktadırlar o sırada.. derken içlerinden biri Chagall'a döner ve onun kaç paraya çalıştığını sorar.. Chagall "bedava" cevabını verince Portekizli gülerek "bak bizden kötü durumda olanlar da varmış" der.. bendenize ilk duyduğunda saçma gelen bu Anektod kaynağı (Abidin Dino) göz önünde bulundurulursa büyük ihtimalle yaşanmış bir hadisedir ve Chagall’ın ismini her duyduğumda içimin ürpermesine neden olur.. esasen Chagall gibi insanların meselesi kozmik bir meseledir: “varlıklı olmakla var olmak arasındaki fark; bir piyano satıcısıyla bir piyanist arasındaki farka benzer.. ikisi de piyanonun tadını çıkarır. birincisi satarken, öteki de çalarken...” Çetin Altan

Kaynak: eksisozluk.com

Hiç yorum yok: