5 Haziran 2010

Kariye ve Kariye Camii

İstanbul’un Edirnekapı semtinde eski Osmanlı evleri arasına saklanarak günümüze kadar gelen “Kariye Camisi”, aslında Son Bizans Dönemi’ne ait tarihi kiliselerden birisidir. Khora Manastır Kilisesi, olarak inşa edilen yapı 16. yüzyılda şehirdeki Osmanlı hakimiyetiyle birlikte, pek çok kilise gibi camiye çevrilmişti.


Surların hemen iç tarafında, Tekfur Sarayı’na yakın bire mesafede bulunan yapının tam inşa tarihi tartışmalıdır. Hem Yunanca isminin (khora: kent dışı,kır) yol açtığı tahminler, hem de bir takım eski kayıtlar halen net bilgi vermemektedir. Öte yandan Doğu Roma İmparatoru I. Aleksios Komnenos'un (1081-1118) kayınvalidesinin 11. yüzyıl civarında bu bölgede bir manastır yaptırdığı ya da harap bir kiliseyi onarttığı bilinmektedir.

İmparatorun kardeşi İsaak Komnenos’un da depremle yıkılan bu yapıyı 1120 yılında yeniden yaptırdığı kayıtlardan anlaşılmaktadır. 1204’te yaşanan Latin istilasında Khora Manastırı da İstanbul’un diğer pek çok Bizans yapısı gibi yağmalanmıştır. 1261'de kent yeniden Bizans’ın olduktan sonra, Blakhernai Sarayı'na da yakın olduğu için, manastır kilisesi imparatorların önem verdiği bir dinsel merkez haline gelmiştir. İmparator II. Andronikos Palaiologos'un dostu, dönemin önde gelen devlet adamlarından, aynı zamanda önemli bir tarih yazarı olan Theodoros Metokhites 1315-21 yılları arasında hem manastırı hem kiliseyi baştan aşağıya yenilemiştir. Kilisenin çökmüş olan kubbesi yeniden yapıldığı gibi, önüne bir dış narteks, kuzeyine bir yan nef, güneyine de bir yan kilise daha eklenmiştir.
Bütün iç duvarlar mermer levhalarla, duvarların üst bölümleri, kemerlerin, tonozların, kubbelerin içleri, pandantiflerin üstleri mozaiklerle, yan kilisenin de duvarları ve tavanı fresklerle bezenmiştir. Kilise günümüzdeki halini büyük ölçüde bu dönemde almıştır.
Francis Marion-Crawford da 1890’lı yıllarda İstanbul'a dair izlenimlerini aktardığı kitabında Metokhites’ten şu sözlerle bahsetmetedir:


"Fakat bütün bu resimler, kilisenin eski tarihine göre yeni sayılabilecek bir zamanda, 14. yüzyılda yapıldı. Kutsal mekânı yeniden düzenleyen, şapel ekleyen, eşsiz panolarla süsleyen, Logethet Teodoros Metokhites adında bir yüksek devlet görevlisiydi. Logethet, zaten bu unvanı belirleyen bir sözcüktü. Vali düzeyinde yetkili bir memurdu bu. Bir kültür adamı olan Metokhites, kendini bu manastıra adamıştı ve burada uzun yıllar yaşadı."


İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden bir süre sonra, II.Bayezid'in sadrazamı Atik Ali Paşa 1511’de kiliseyi camiye dönüştürme emrini vermiştir. Fakat manastırın öbür bölümlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Kullanılmadığından dolayı bu ek yapılar zaman içerisinde harap olarak, günümüze ulaşamamıştır. Osmanlı’nın bu yapıya en büyük katkısı, içindeki muhteşem mozaikleri ve freskleri sökmek yerine, badana ya da tahtalarla kapatmak olmuştur. Bu sayede bu el işçiliği zanaat eserlerinin yüzyıllar içerisinde aşırı tahribatla yok olması “şans eseri” önlenmiştir.

18.yy’ın ilk yarısında Kızlarağası Beşir Ağa camiyi onarttırmış; bir imaretle bir de mektep eklettirmiştir. Fakat maalesef gene o dönemden günümüze sadece caminin solunda yer alan türbe kalmıştır. Camii 1766 yılındaki depremden büyük zarar görmüş olsa da hemen onarılmıştır. 1876 yılındaysa 300 yıl önce üstü kapatılan mozaikler ilk kez temizlenmiş ve yeniden badanayla kapa¬tılmıştır. 1903-06 yılları arasında Rus Arkeoloji Enstitü¬sü, 1929 yılında da Vakıflar tarafından çeşitli onarımlar gerçek¬leştirilmiştir. Ayasofya'nın müzeye çev-rilmesiyle, idari olarak buraya bağlanan yapıda 1948-59 yılları arasında da Amerikan Bizans Ensti¬tüsü tarafından tekrar tadilat çalışmaları yapılmıştır.

Kariye Camiinin Mimarisi
Hıristiyanlığa geçiş döneminde, Bizans'ta sıklıkla kullanılan bir kilise tipi olan bazilika tarzını bu yapıda da hemen göze çarpmaktadır. Önce kilise sonra cami, günümüzde de müze olan eserin ana ibadet mekânı, kenarları 7m boyunda bir kare biçimindedir. Kuzey, batı ve güney duvarlarında yer alan birer niş bu mekânı yanlara doğru genişle¬tmektedir. Bu nişlerin derinlikleri¬ sadece 1,5m. olmasına rağmen, hemen hemen duvarın genişliğini kaplamaktadırlar. Güneydeki dördüncü niş ise yarım daire planlı olan apsise açılır. Apsis dış cepheden, zemine oturan büyük bir payanda kemeri ile des¬teklenmiştir. Nişlerin üzerinden birer beşik kemer geçmektedir ve 7m. çapındaki merkezî kubbeyi taşıyan yüksek kasnak bu dört kemer üzerine yerleştirilmiştir. Mekânın içi büyük oranda kas¬naktaki pencerelerden giren ışıkla aydınla¬nır; apsiste de ince uzun, üzeri kemerli üç pencere bulunmaktadır. Ana apsisin iki yanındaki kare planlı küçük odacıkların da üzerleri küçük birer kubbeyle örtülmüştür. Bu odacıkların yarım daire biçimli apsisleri de doğu duvarından dışarıya taşmaktadır. Bu ufak apsislerin üzerinde yer yer kalan fresk ve ikonalar kilise olduğu dönemlerde süslemelerin hiçbir köşenin atlanmadan yapıldığının göstergesidir. Ayrıca, kare biçimli ana ibadet mekânının kuzeyinde iki katlı, dar bir yan nef yer bulunmaktadır.

Ana ibadet mekânının güneyinde yer alan yan nişin doğu ucu da yarım daire planlı bir apsisle tamamlanmıştır. Nişin ortasında, pencereli yük¬sek bir kasnağın üstünde, çapı 4,5m. olan ikinci büyük kubbe yer almaktadır. Ana ibadet mekânının batısında iç narteks vardır. Bu ince uzun mekân, doğu duvarındaki iki kapıyla ana ibadet mekânına, batı duvarındaki bir kapıyla da dış nartekse açılmaktadır. Dış narteks batıda yapının bütün eni boyunca uzanır. Güneydoğu cephesinde yan nişin birleştiği köşede, tek şerefeli bir minare inşa edilmiştir.
Yapının giriş cephesini oluştu¬ran dış narteksin batı duvarında yer alan yedi kemerden altısının içi, kilise camiye dönüştürülürken doldurulmuş, sadece birer küçük pencere boşluğu bırakılmıştır. Yedinci kemerin içinde ise giriş kapısı bulunmaktadır.
Eserin duvarları taş ve tuğlayla karışık olarak örülmüş ve kemerleri tuğlayla inşa edilmiştir. Özellikle yapının doğu tarafı, her biri başka yükseklikteki yan yana dört apsis çıkıntısıyla oldukça hareketli bir görünüm¬e sahiptir.
Şans eseri korunan mozaiklere gelince Kariye Camisi’nin, Son Dönem Bizans mozaiklerinin de en güzel örneklerini barındırdığı uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Bu süslemeler şematik olmamakla birlikte, doğal, hare¬ketli, yüzleri ifadeli ince uzun figürleriyle canlıdırlar. Renk kullanımında kırmızıya ve en çok da mavi tonlara ağırlık verildiği görülmektedir. Süslemelerin arka planları da boş bırakılmayıp, çeşitli ayrıntılarla tamamlanmıştır. Bu özellik, Bi¬zans sanatının derinlikli kompozisyon anlayışıyla da örtüştğünü göstermektedir. Süslemelerde konu olarak Hz. İsa'nın (dış narteksteki mozaikler), Meryem Ana'nın (iç nartekstekiler) yaşamlarındaki olaylar ele alınırken, yan nişlerde bulunan freskler de Kitabı Mukaddes'ten seçilmiş çeşitli sahneleri canlandırmaktadır.

Dış narteksi :"Yusuf'un Rüyası", "Beytüllahim'e Gidiş", "Nüfus Sayımı", "İsa'nın
Doğumu", "Ekmeklerin Çoğaltılması", "Çocukların Katli" gibi sahneler.
Dış narteksten iç nartekse açılan kapı üzerindeyse, Kariye'nin en önemli mozaikleri arasında yer alan "Pantokrator isa"yı görmek mümkündür.
İç nartekste : "Meryem'in Doğumu", "Meryem'in Çocukluğu", "Meryem'in Yün Alışı", "Müjde ve iyileştirme Mucizeleri";
Ana mekânın kapısı üzerinde ise Kariye Müzesi'nin en önemli mozaiği yer almaktadır: "Meryem'in Ölümü Sahnesi". Cumhuriyetin ilk yıllarında ortaya çıkarılan bu mozaik pano, bir şaheser olarak nitelendirilmektedir.
Yazımıza son noktayı koymadan önce, gene Francis Marion-Crawford’un, ziyaret ettiği döneme dair Kariye-Osmanlı izlenimlerine göz atalım:

“Konstantiniye'ye her giden Kariye Camii'ni ziyaret eder. Zengin freskler ve mozaiklerle bezenmiş bu küçük fakat çok eski kilise, bir zamanlar Yunancada 'Kır Manastırı' olarak anılırmış. Buranın görevlisi, halis bir Türk; buğday tenli, sarı saçlı, mavi gözlü aydın bir kişi. Biraz Fransızcası da var. O da caminin arkeolojisiyle sizin kadar ilgili. Binada devamlı yapılan tamiratlar ve duvarlardaki mozaiklerin badanadan temizlenmesi, çoğunlukla onun sayesinde."


Yüzyıllardır sanatın ve dinin iç içe geçtiği Kariye, müze haliyle mozaiklerinin ve görkeminin keşfedilmesi için sizleri bekliyor. Kariye’yi ziyarete gittiğinizde sıra sıra dizilmiş yabancı tur otobüslerini görürseniz sakın şaşırmayın, birçok tur programında İstanbul’da turistler için Ayasofya’yla birlikte görülmesi gereken eserlerin en başında Kariye Müzesi geliyor…

Ayrıca bölgede açılmış olan hediyelik eşya dükkânlarından çeşit çeşit Kariye biblosu ve hatırası bulmanız mümkün.

Hiç yorum yok: