30 Ekim 2010

Bir fikirden bir filme uzanan yolculuk

Senaryo Yazarları Derneği’nin düzenlediği Senaristin Yolculuğu Seminerleri ve Uygulamalı Senaryo Atölyesi'nin tarihleri açıklandı. "Bir fikirden beyaz perdeye uzanan yolculuk" temasından hareketle senaryo yazarlarının bizzat kendi filmlerini anlatmaları planlanıyor. Senarist fikri nasıl bulur, filmi nasıl yazar ve bir senaryo nasıl bir film haline gelir?

14 Kasım-12 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek olan  "Senaristin Yolculuğu" seminerleri, her pazar bir senaryo yazarını konuk edecek. İki saatlik film gösteriminin ardından söyleşi şeklinde gerçekleşecek seminerin konukları Reha Erdem, Mert Fırat, İlksen Başarır, Ümit Ünal, Selim Demirdelen ve Önder Çakar olarak belirlendi. Seminere katılanlar, yazarıyla beraber izledikleri filmin ardından bir fikrin bir filme dönüşme macerasını ilk ağızdan dinlerken, merak ettikleri sorulara da yanıt bulabilecek.

Başlama saati 12:00 olarak belirlenen seminerlerin programı ise şu şekilde:

14 Kasım Mert Fırat-İlksen Başarır (Başka Dilde Aşk)
21 Kasım Ümit Ünal (Ara)
28 Kasım Reha Erdem (Kosmos)
5 Aralık Selim Demirdelen (Kavşak)
12 Aralık Önder Çakar (Takva)


Nilgün Öneş Uygulamalı Senaryo Atölyesi
Senaryo Yazarları Derneği ayrıca meslek içi eğitim çalışmalarına destek vermek amacıyla düzenlediği atölye çalışmalarına bu dönem de devam ediyor. Bu yılki atölyeleri Derneğin Genel Başkanı ve "İkinci Bahar", "Yabancı Damat", "Hatırla Sevgili", "Bu Kalp Seni Unutur mu?" gibi dizilerle Güz Sancısı filminin senaryo yazarı Nilgün Öneş verecek. 12 hafta sürecek olan atölye çalışması, bir cümleden hareketle uzun metraj bir film hikayesine giden yolu uygulamalı olarak yaratmayı hedefliyor. Senaryo tekniği eğitimi olmayıp, senaryo tekniğini uygulama çalışması olarak düzenlenen atölyede bütün katılımcılar senaryo grubunun üyeleri olarak kabul edilecek, seçilecek olan hikaye birlikte geliştirilecek ve senaryo çalışmasında varılacak noktayı grubun performansı belirleyecek. Başlangıç tarihi 20 Kasım 2010 olarak belirlenen Nilgün Öneş Uygulamalı Senaryo Atölyesi, her Cumartesi 4 saat olarak yapılacak.

Atölye ve seminerler için kayıt ve detaylı bilgilere www.senaryo.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz.
2011'de 10. kez düzenlenecek olan !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nin “Türkiye’den Kısalar” bölümü için başvurular başladı. Festival, film ve video üreten herkesin kurmaca, belgesel, animasyon kategorilerindeki her çeşit kısa filmini değerlendirmek üzere bekliyor.

!f Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali 17-27 Şubat 2011 tarihlerinde İstanbul’da ve 3-6 Mart arasında Ankara’da gerçekleşecek. Festival kapsamında yapılan “Türkiye’den Kısalar” gösterimleri kısa film yönetmenlerine önemli fırsatlar sunuyor. Gösterimlerin sonunda yapılan izleyici oylamasıyla, en çok beğenilen filmin yönetmeni !f İstanbul sunduğu imkanlarla yabancı bir film festivaline katılma, yabancı yönetmenler, yapımcılar ile tanışma fırsatı buluyor. Örneğin, geçen yılın ödül sahibi Zeynep Devrim Gürsel Kasım ayında Amsterdam’da gerçekleşecek olan IDFA Uluslararası Belgesel Film Festivali’ne gidecek.

Kısa film başvuruları için belli bir konu, format sınırlaması yok; ayrıca daha önce gösterilmemiş ya da ödül almamış olması gibi şartlar da aranmıyor; tek şart kısa filmlerin 2010 yapımı olması.
!f İstanbul'un amacı sıradan bir yarışma düzenlemekten öte, içinde bulunduğu dönemin eğilimlerini yansıtan, söyleyecek yeni bir sözü olan, !f İstanbul’un önemli bulduğu bir konuya özgün bir biçimde eğilen, festival komitesinin kalbini çalan ya da kafasını karıştıran filmleri, belli tematik programlar içinde derlemek ve festival kapsamında AFM Fitaş Beyoğlu Sinemaları ile Kadıköy KargART ve !f Ankara'da izleyicilerle buluşturmak.

2010 yapımı kısa filmlerin değerlendirmeye alınabilmesi için; www.ifistanbul.com adresinden ulaşılabilecek olan "Türkiye'den Kısalar Başvuru Formu"nun her bir kısa film için ayrı ayrı doldurulduktan sonra, DVD Video formatındaki ön izleme kopyalarının 29 Kasım 2010 tarihine kadar Bankalar Caddesi Yanıkkapı Sok. No:3 Suma Han 1. Kat Karaköy İSTANBUL adresine "Orton Akıncı / !f İstanbul Türkiye'den Kısalar" adına gönderilmesi yeterli...

29 Ekim 2010

"Bir Avuç Deniz"in Göcek Çekimleri Tamamlandı
Filmin plaj çekimlerinin basına sızmaması için güvenlik önlemleri artırıldı...

Başrollerini Berrak Tüzünataç ve Engin Altan Düzyatan’ın paylaştığı “Bir Avuç Deniz”in Göcek çekimleri tamamlandı. Alınan geniş güvenlik önlemleri ile şimdiden dikkat çeken filmin, teknede ve plajda geçen sahneleri, basına kapalı olan çekimlerle 10 gün içerisinde tamamlandı. Birçok sahnenin “kapalı set” yöntemi ile çekildiği haberleri gelirken, filmin yönetmenliğini ve senaryosunu üstlenen Leyla Yılmaz
filmin ilerleyişi ve oyuncuların bugüne kadar ki performansına dair şu açıklamaları yaptı: “Çok profesyonel ve özveriyle çalışan bir ekibe sahibim ve hepsiyle gurur duyuyorum. Oyuncularımın hepsi, oynadıkları karakterlerine müthiş sahip çıktılar. Berrak’ı sorarsanız, kendisi gerçekten çok yetenekli ve çalışkan. Hasta olduğu zamanlarda bile çalışmaya aynı hızla devam ediyor. Sette ‘Hocam’ diye hitap edilen, yılların oyuncuları Ayda Aksel ve Can Gürzap’ın karşısında olağanüstü bir performans sergiliyor. Altan, disipliniyle ve rolüne inançla herkesin hayranlığını kazandı. Zaten artık Berrak kendini Deniz, Altan kendini Mert olarak görüyor. Ben bile isimlerini karıştırıp, roldeki isimleriyle sesleniyorum onlara.”

Filmin kadrosunda Berrak Tüzünataç ve Engin Altan Düzyatan dışında Zeynep Özder, Ahu Yağtu, Tuğrul Tülek gibi genç yıldızlar ve Ayda Aksel, Can Gürzap gibi usta isimler de yer alıyor.

Yapımcılığını FGS Film'in üstlendiği “Bir Avuç Deniz”'in 2011 martında vizyona girmesi planlanıyor.
Bir Kelt geleneği olduğuna inanılan Cadılar Bayramı, yani  Halloween, son birkaç yıldır Türkiye'de de kutlanıyor. Ekimin 30 ve 31. gecelerinde, İstanbul ve Ankara'nın çeşitli gece kulüplerinde kostümlü partilerle bir eğlence şölenine dönen Cadılar Bayramı, aslında pagan kültüründen gotik figürlere kadar pek çok fantastik, korku-gerilim motifini de içinde barındırıyor. Başta sinema olmak üzere sanatın da, bu geniş mecradan çokça yararlandığını biliyoruz. Bu haftasonuna özel olarak, En İyi 10 Cadılar Bayramı Film Listesi'ni sizler için araştırdık. Bir partiye katılmasanız da evde, arkadaşlarınızla patlamış mısır eşiliğinde seyredebileceğiniz Hollaween filmleri:
1.Trick´r Treat (2007)
2.Karga/The Crow (1994)
3.Noel Gecesi Kabusu/The Nightmare Before Christmas (1993)
4.The Hollow (2004)
5.Cadılar Bayramı/Halloween (1978)
6.Hocus Pocus (1993)
7.Halloween (2007)
8.The Addam Family
9.Halloween II (1981)
10.Halloween III (1982)

27 Ekim 2010

Türk belgeselinin büyük ustası Suha Arın’ın 1988 yılında çektiği “Dünya Durdukça-Mimar Sinan” Belgeseli “MTV Film Televizyon video” yapımcılığının girişimleri ile tekrar gün yüzüne çıkıyor.

Yönetmenliğini Suha Arın’ın, görüntü yönetmenliğini İlhan Arakon’un, özgün müziğini Turgay Erdener’in yaptığı “Dünya Durdukça-Mimar Sinan” belgesel dizisi, 35 mm orijinal kopyasından telesine edilip, plan plan çalışarak ve günümüz teknolojileri ile filtre edilmiş görüntüsü ile “DVD” formatına dönüştürüldü. Suha Arın’dan habersiz olan yerli ve yabancı sinema seyircilerine, tozlu raflarda kalan önemli belgeselleri taşıyan proje çerçevesinde, DVD’lerde Türkçe, İngilizce, Fransızca dublaj, Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Japonca alt yazı seçeneklerini içeren menüler de eklendi.

“Dünya Durdukça-Mimar Sinan” Belgesel Dizisi

Mimar Sinan’ın ölümünün 400.yıl dönümüne rastlayan ve “1988 Uluslararası Mimar Sinan Yılı” ilan edilmesi nedeniyle hazırlanan “Dünya Durdukça-Mimar Sinan” Belgeseli, uzun bir araştırma ve çekim sürecinin sonucun tamamlanarak Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde gösterilmişti. Araştırma ekibinde mimarların, sanat tarihçilerinin, sosyal antropologların, Farsça-Arapça ve Osmanlıca bilen uzmanların olduğu belgesel için, 16.yy. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’ndeki bütün yapı ve sanat faaliyetlerinin yanı sıra, siyasal, sosyal ve ekonomik olaylar da incelenmiş ve aynı dönem içerisinde yer alan diğer ülkelerle karşılaştırmalı çalışmalar da yapılmıştı.

Belgesel dizisi her biri 30’ar dakikalık altı bölümden oluşuyor. Türkiye’de 30’dan fazla ilde gerçekleştirilen çekimler için 25 bin kilometrelik yol kat edilmiş; Mimar Sinan’ın şuanda yurtdışında bulunan eserlerini görüntülemek içinse Yunanistan, Macaristan, Yugoslavya, Sovyetler Birliği ve Suriye‘de de çekimler gerçekleştirilmişti.

Avrupa festivallerinden çeşitli ödüllerle dönen Dünya Durdukça-Mimar Sinan belgeseli , (“Uluslar Arası Mimari Filmler Yarışması Jüri Özel Ödülü/ İsviçre”, “4.Uluslararası ‘Şehir Planlaması ve Mimari Miras’ konulu film festivalinde Avrupa Konseyi Özel Ödülü/ Fransa, Unesco Mimarlık Ödülü) Paris, Montreal, Ottawa, Bordeaux, Montreau, Le Mans, Lizbon, Porto, Perugia gibi dünyanın çeşitli kentlerindeki sergi, fuar, müze ve üniversitelerde gösterilmişti.

2005 yılında İstanbul’da toplanan 22.Dünya Mimarlık Kongresi nedeniyle Suha Arın’ın diğer mimari belgeselleri ile birlikte gösterilen Dünya Durdukça-Mimar Sinan belgeseli, ayrıca geçtiğimiz yıl uzun süre Sakıp Sabancı Müzesi’nde de izleyicileri ile buluşmuştu.

Arşivciliğin halen daha sistematik biçimde yapılamadığı Türk belgesel sineması için, Suha Arın belgesellerinin yenilenerek dijital ortama geçirilmesi projesinin oldukça önemli bir adım olduğuna inanıyoruz. Darısı tozlu raflarda bekleyen nice değerli belgeselin başına…


Kültür Bakanlığı’nın desteği ve Beyoğlu Belediyesi’nin ev sahipliğinde Belgesel Sinemacılar Birliği tarafından düzenlenen ve bu sene 13’üncüsü yapılan İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali 29 Ekim – 4 Kasım tarihleri arasında İstanbullu belgesel takipçileri ile buluşacak.

1997’den bu yana Türkiye'den ve dünyadan yüzlerce belgesel filme ev sahipliği yapan festivalde bu yıl ABD, Almanya, İran, Arjantin, Hindistan, Çin, İrlanda ve Fransa başta olmak üzere 24 farklı ülkeden, toplam 68 belgesel ücretsiz olarak gösterilecek.

“Gerçeğin aynasında 7 renk”

Bu sene “Gerçeğin aynasında 7 renk” sloganı ile izleyicilerle buluşan festivalde gösterilecek filmler de, bu tema çerçevesinde gruplandırılmış. Dünyada yaşanan savaş, zorbalık, toplumsal bunalım ve bunlara tanıklık eden, ezilen ya da direnen insanların öyküleri siyah kuşakta anlatılıyor. Dünya düzeninde iş ve emeğin, işçi ve emekçinin halleri kırmızı kuşakta işlenirken, turuncu kuşakta yakın ya da uzak coğrafyalardan modern zaman öyküleri yer alıyor. Sarı kuşak evden uzakta, göç; mavi kuşak olağanüstü insanların sıradan öykülerini, sıradan insanların olağanüstü öykülerini; mor kuşak sanat ve tutkuyu işleyen filmleri içeriyor. Çevre konularını işleyen ve sürdürülebilir bir dünya için çabalayan filmler ise yeşil kuşakta yer alıyor.

Türkiye’den ve yurtdışından birçok yönetmenin de festival kapsamında seyircilerle bir araya gelmesi ve sinema serüvenlerini paylaşması planlanıyor. İstanbul’un iki yakasına yayılan belgesel gösterimleri, Avrupa Yakası’nda Muammer Karaca Tiyatrosu, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi ve Goethe Enstitüsü’nde, Anadolu Yakası’nda ise Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Belgesel Sinemacılar Birliği ve bütün belgesel sinemacıları ve belgesel takipçilerini ve 1001 Belgesel Film Festivali’ne davet ediyor…
'Kristal Kayısı' Basına Tanıtıldı

Malatya Valiliği tarafından 26 Kasım–2 Aralık tarihleri arasında, oldukça zengin bir içerik ile düzenlenecek olan ‘1. Malatya Uluslararası Film Festivali’ basına tanıtım toplantısı 26 Ekim Salı akşamı İstanbul’da gerçekleştirildi. Beyazperde olarak İnternet sponsorları arasında yer aldığımız Malatya Uluslararası Film Festivali basın toplantısını sizler için izledik. 


Farklı alanlardan birçok medya temsilcisinin yer aldığı basın toplantısında, festivale dair önemli detaylar aktarıldı. Festival Yönetmeni Ali Çalışır’ın açılış konuşması ile başlayan toplantıda, Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, Malatya İl Genel Meclis Başkanı ve Malatya Belediye Başkanı sırayla söz aldı. Film festivalinin Malatya’nın ekonomik kalkınması ve kültürel anlamda gelişimi için ne kadar önemli olduğunu dile getiren konuşmaların ardından Festival Danışma Kurulu’na ve Festival Program Komitesi’ne çalışmalarından ötürü ayrıca teşekkür edildi.

Malatya Valisi Ulvi Saran’ın festivalin projelendirilmesi ve organizasyonun altyapısı hakkındaki açıklamalarından sonra, Festival Danışma Kurulu’nun ve Festival Program Komitesi’nin üyeleri film festivalinin merakla beklenen bölüm başlıklarını basına tanıttı.

Açılış Filmi ‘Badem Şekeri’

1963 yapımı, senaristliğini ve yönetmenliğini Osman F. Seden’in yaptığı, baş rollerini Türkan Şoray, Fatma Girik ve Fikret Hakan’ın paylaştıkları, iki kan davalı aile arasında gelişen komik olayları anlatan Yeşilçam klasiği ‘Badem Şekeri’, festivalin açılış filmi olarak 26 Kasım akşamı Malatyalı sinemaseverlerle yeniden buluşacak. Türkan Şoray ve Fatma Girik’in beraber ilk kez kamera karşısına geçtiği Badem Şekeri’nin gösterimine oyuncuların da katılması bekleniyor. Ayrıca, festival kapsamında usta oyuncular Ayşen Gruda ve Erol Günaydın’a aynı akşam düzenlenecek olan törenle ‘Onur Ödülü’ verilecek.

Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması


Filmlerin ön elemesini Festival Danışma Kurulu ve Festival Program Komitesi tarafından yapıldığı Uluslararası Yarışma’da toplam 10 film ‘Kristal Kayısı Ödülü’ için yarışacak.

Yönetmen Hüseyin Karabey, American Cinema Foundation Yöneticisi Gary McVey, Yunan oyuncu Katerina Moutsatsou, FIPRESCI Başkanı Jean Roy ve Japon yapımcı Hisami Kuroiwa’dan oluşan Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması ana jürisi, yarışan filmleri 'En İyi Film', 'En İyi Yönetmen', 'En İyi Senaryo', 'En İyi Kadın Oyuncu' ve 'En İyi Erkek Oyuncu' dallarında değerlendirecek. Ödül kazanan filmler 2 Aralık 2010 Perşembe gecesi yapılacak Festival Ödül Töreni’nde açıklanacak. En İyi Film Kristal Kayısı’nın yanı sıra 10.000 Euro para ödülü ile ödüllendirilecek. Ayrıca, Senem Aytaç, Murat Erşahin ve Ceylan Özgün Özçelik isimlerinden oluşan Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) jürisi, ‘SİYAD En İyi Uzun Metraj’ ödülünü verecek.

Ana teması “Mizah” olarak belirlenen festivalin Uzun Metraj Yarışması'nda boy gösterecek olan filmler dünyanın farklı ülkelerinden seçilmiş, oldukça eğlenceli ve başarılı yapımlar olarak göze çarpıyor. Türkiye’den, 2010 yapımı olan ve daha önce herhangi bir festivalde ödül almamış film kriterine uyan tek yapım olarak yarışmaya katılma hakkı kazanan Murat Şeker yönetmenliğindeki Çakallarla Dans’ın (Dances with The Jackals) yanı sıra, İsveç’ten Josef Fares yönetmenliğindeki “Baba” (Balls), Arjantin’den Hernán A. Golfrid’in “Bekleme Müziği” (Musica En Espera), Fransa’dan Agathe Teyssier’ın çektiği ve kendi isteği dışında görünmez olan bir kadının hikayesini anlatan “Görünmez Kadın” (Le Femme Invisible),
Amerikalı yönetmen Jonathan Parker’ın Bienal kuratörlerini ti’ye aldığı “İsimsiz” (Untitled) filmi, İngiliz yönetmen Tom Reeve’nin viagra taşıyan bir kamyonu çalan İrlanda’lı 4 kafadar arkadaşı konu aldığı “Kutsal Su” (Holy Water), Şili’li yönetmen Cristián Jiménez’in son çalışması olan Optik Yanılsamalar (Illusiones Opticas), komşu Yunanistan’dan Fillipos Tsitos’un Plato’nun Akademisi (Akadimia Platonos),  babasının vasiyetini yerine getirmeye çalışan Simon’un hikayesinin anlatıldığı, Belçika’lı Micha Wald yönetmenliğindeki Simon Konianski ve son olarak İspanyol yönetmen Borja Cobeaga’nın kız arkadaşına kur yapmak için meyve suyu ısmarlamaktan öteye geçemeyen utangaç bir genci anlattığı Sevgili(m) Arkadaşım (Pagafantas), Malatya Film Festivali’nin Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması kategorisinde Malatyalı seyirciler ile buluşacak olan filmler.

Festivalin uzun metraj yanında ilgi çeken bir diğer yarışma başlığı ise Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması. Mizah ve alt türlerinde çekilmiş, kurmaca ve animasyon 12 filmin [Besinlerin Oksitlenmiş Kalıntısı (Orçin Uzun), İşsiz Kalmış Cin (Savaş Baykal), Kağıttan Cinayetler (Selin Cevizli), Kavşak (Atölye Grup Çalışması), Küçük Bir Hakikat (Emre Akay), Makkafilm (Oktay Kaya), Sandviç (Adam Isenberg), Şampiyon Beşiktaş (Şirin Soysal) Ufak Tefek Olaylar (Yusuf Emirdar), Uşak Hesabı (Yusuf Emirdar) Zafiyet (Dilan Sarı) Za-man’ın Maceraları (Eren Aybars Arpacık)] yarışacağı bölümün jürisindeyse gazeteci ve yazar Sayım Çınar, oyuncu ve yönetmen Mehmet Esen, öykü yazarı ve oyuncu Nilüfer Açıkalın, İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı ve Festival Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Turan Sağer ve “Kısa Şart” bölümünde gösterilen ‘14’ filminin yönetmeni Asitha Ameresekere yer alıyor.

Festivalin Ana Sponsorlarından Sabah gazetesinin adını verdiği "Sabah Panoraması" bölümünde, İstanbullu sinemaseverlerin Filmekimi’nden ya da vizyondan aşina olduğu fakat Anadolu seyircisine ulaşması zaman alan önemli filmlerin gösterimi yapılacak. Tehlikeli Yol, Başka Bir Yerde, Aşka Fırsat Ver, Ateşle Oynayan Kız, Aslı Gibidir, Paris’te Son Konser, İyi Yürek, Yuva gibi beğeni toplayan yapımların yanı sıra, henüz gösterime girmemiş dört filmin Galaları da Malatya Film Festivali kapsamında gerçekleştirilecek. Luca Guadagnino’nun Yasak Aşk (I Am Love), Pablo Trapero’nun Carancho, Gilles Marchand’ın Öteki Dünya (Black Heaven) adlı filmleri ve festivalin göze çarpan davetlileri arasında yer alan Woody Allen’ın Uzun Boylu Esmer (You Will Meet A Tall Dark Stranger) adlı son filmi Galası gerçekleştirilecek yapımlar arasında yer alıyor.

Ayrıca, Avrupa’da geniş bir sinema profesyonelleri ağına sahip EFA’nın (European Film Academy / Avrupa Film Akademisi) seçkilerinden oluşan, zengin içerikli ve nitelikli kısa filmleri izleyicilerle buluşturma amacını taşıyan ‘Kısa Şart’ bölümü, korku, samuray, gençlik, anime, yakuza gibi türlerde Japon sinema kültürünün seçkin örneklerinin gösterileceği 'Japon Sinemasının Beş Yüzü ve Tokyo', dünyanın saygın festivallerinden ödülle dönen ve geniş bir konu yelpazesine sahip belgesellerin yer aldığı 'Ödüllü Belgeseller', görme ve işitme engelliler için özel olarak tasarlanan filmlerden oluşan 'Gördüm, Duydum, Biliyorum' bölümü ve son olarak çocuk seyircilere sinemayı sevdirmek amaçlı düzenlenen 'Mişmiş' bölümü Malatya Film Festivali’nin ana başlıklarını oluşturuyor.

Malatyalılar hemşerileri olan Kemal Sunal’ı da bu ilk festivallerinde unutmamış. Türk sinemasının güldüren yüzü Sunal, restorasyonu yapılmış üç filmi (Tosun Paşa, Düttürü Dünya ve Süt Kardeşler) ile yeniden anılacak.

Festivale dair diğer detaylar ise şöyle:

Filmler, Malatya Park AVM içerisinde yer alan Avşar Sinemaları ile Yeşil Sinemaları’nın ikişer salonu olmak üzere toplam 4 salonda gösterime sunulacak. Bilet fiyatları ise Malatyalıların geniş katılım göstermesi amacıyla öğrenci için 2 TL, tam ise 3 TL olacak. Festival 6 gün sürecek, yerli ve yabancı 100’ü aşkın film 10.00, 12.00, 14.30, 17.00 ve 20.30 seanslarında , Malatyalı sinemaseverlerle buluşacak.

Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması, Yarışma Dışı: EFA (European Film Academy) seçkisi ‘Kısa Şart!’ ve belgesel film gösterimleri Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi ana salonda yapılacak. Kültür Merkezi’ndeki gösterimler ve Avşar Sinemaları’nda festival süresince her sabah saat 10.00’da gösterilecek olan Türkçe seslendirmeli çocuk filmleri de ücretsiz izlenebilecek.






Malatya Valisi Ulvi Saran’ın festivalin projelendirilmesi ve organizasyonun altyapısı hakkındaki açıklamalarından sonra, Festival Danışma Kurulu Üyeleri Ali Sönmez, oyuncu İzzet Günay, yönetmen Muzaffer Hiçdurmaz,oyuncu Nehir Erdoğan; festival program danışmanları Serkan Çakarer ve Deniz Ölmez film festivalinin merakla beklenen bölüm başlıklarını basına tanıttı.
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları Bölüm 1, 17 Kasım’da Sinemalarda!

26 Ekim 2010

Yönetmenliğini ve senaristliğini Süleyman Nebioğlu’nun üstlendiği, politik güldürü türündeki ‘Memlekette Demokrasi Var’ çok yakında sinemada seyircisi ile buluşacak.
Çekimleri geçtiğimiz aylarda Silivri’de tamamlanan filmde, başrolü “deli Baradan” karakteri ile Müjdat Gezen üstleniyor. Altın Portakal’da “Sanatta Sosyal Sorumluluk Ödülü" alan Gezen’in yanı sıra, filmde Emrah Kolukısa, İlker Ayrık, Gülçin Santırcıoğlu, Sümer Tilmaç, Nejat Birejik, Şafak Sezer ve Tamer Karadağlı gibi televizyon ve sinemanın ünlü simaları rol alıyor.

Adnan Menderes’i Yassıada’dan kurtarmaya kalkan, köyün ‘en akıllı delisi’ Baradan 100.000 kibrit çöpü bulup eczalarından bomba yapmayı planlar. Hedefi bir deniz altı dehlizinden geçerek bombayı Yassıada’da patlatmaktır. Çıkan kargaşada Menderes’in de aynı dehlizden kaçacaktır.

Yapımcılığını Dijital Sanatlar’ın üstlendiği ‘Memlekette Demokrasi Var’ 3 Aralık’ta,  170 kopyayla vizyona giriyor.


Ankara Sinema Derneği tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Artvin Belediyesi ve Ordu Valiliği'nin katkılarıyla düzenlenecek olan 16. Gezici Festival, 3-19 Aralık tarihleri arasında sırasıyla Ankara (3-9 Aralık), Artvin (10-16 Aralık) ve Ordu (17-19 Aralık) şehirlerinde sinemaseverlerle buluşacak.

Bu senenin temasını  "Darbe!" olarak belirleyen Gezici Festival, yeni sinemacılara kapı açan yarışmalı bölümü geçen yıl olduğu gibi Artvin'de düzenleyecek. Peru'dan Macaristan'a, Çin'den Romanya'ya kadar geniş bir yelpazede yarışmaya katılan toplam 10 film Altın Boğa Ödülü için yarışacak.

16. Gezici Festival programında ayrıca; askeri darbelerin ülke insanlarına etkilerini merkez alan "Uygunadım Hayatlar!", son dönem Türkiye sinemasından bir seçki sunan "Türkiye Sineması 2010",  vizyon öncesi yeni filmlerin gösterildiği "Özel Gösterimler", İsveçli ikili Ola Simonsson ve Johannes Stjarne Nilsson'un kısa filmlerini içeren bir toplu gösterim, kentsel dönüşüm projelerinin kent haritası kadar insanların hayatlarını da değiştirdiğine dikkat çeken "Kentinde Mülteci", taşra hikayelerine selam gönderen "Taşrada Var Bir Zaman", aralarında Niki Caro, Grant Lahood gibi ustaların kısa filmlerinin de bulunduğu "Kısaca Yeni Zelanda", ayrıca "Kısa İyidir" ve "Çocuk Filmleri" bölümleri de yer alacak.

Gezici Festival'in afişini ilk festivalden bu yana olduğu gibi karikatürist ve oyun yazarı Behiç Ak çizdi ve grafik tasarımını Yeşim Demir gerçekleştirdi.



13-28 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen ve sinema çevrelerinin ilgiyle izlediği Londra Film Festivali’nde bu yıl 300’e yakın film gösteriliyor. İtalya'da yaşayan Türk yönetmen Ferzan Özpetek 'in Mine Vaganti (Serseri Mayınlar) filmi de festival programının göze çarpan filmleri arasında yerini aldı.

Yönetmen Özpetek, kalabalık bir İtalyan ailesi içindeki kimlik ve otorite çatışmaları üzerinde odaklanan filminin büyük başarı sağladığı Almanya, Fransa, İsviçre ve Avusturya’dan sonra İngiltere’de de sinema severlerle buluşmasından ve basının gösterdiği ilgiden oldukça memnun olduğunu ifade ediyor.

35 yıla yakın bir süredir Roma'da yaşayan Özpetek, Türk kimliğini ve İtalya'daki yaşamını harmanlayarak kendisine has bir bakış geliştirdiğini belirterek, sinemasının dünyada da büyük ilgi ve beğeniyle karşılanmasının nedeninin bu özgünlük olduğunu ekliyor.

Mine Vaganti  (Serseri Mayınlar) İngiltere, ABD, İspanya ve Brezilya da dahil olmak üzere toplam 31 ülkede seyirciyle buluşma fırsatı yakaladı.


Uluslararası 2. El Kısa Film Festivali'nin geçmiş yıllardaki jüri üyelerinden olan yönetmen ve müzisyen Selim Demirdelen, “36 Poz Ankara” fotoğraf sergisiyle festivalimizin anasponsoru ANKAmall Alışveriş Merkezi’nde eserlerini sergiliyor.

25 Ekim’de Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunulan serginin açılışı, Selim Demirdelen’in de katılımıyla 30 Ekim Cumartesi günü saat 17.00’de yapılacak. Ayrıca sergide bir çok fotoğrafı bulunan Güven Kıraç da açılış akşamında sergiyi onure edecek. Sergi açılışının ardından sanatseverler, düzenlenen kokteylde Demirdelen ile tanışma ve sohbet etme fırsatı bulucaklar.

7 Kasım’a kadar ANKAmall’da görülebilecek olan sergide 36 fotoğraf yer alacak. Sergi fotoğraflarının satışından elde edilen gelir, Altındağ Çağdaş Eğitim-Uygulama ve İş Eğitim Merkezi'ne (Zihinsel Engelliler Okulu) bağışlanacak. Fotoğrafların her biri 360 TL’den satışa sunulacak.

25 Ekim 2010

“80’lerde çocuk olmak” kavramı sinemadaki karşılığını herhalde en çok “Geleceğe Dönüş” serisi ile bulmuştur. Uzun bir süre yapımcı arayışı sonrası 1984 kasımında ‘motor’ diyerek çekimleri 6 ayda tamamlanan ve 1985 temmuzunda ABD’de vizyona giren ilk film, ‘Geleceğe Dönüş’, Michael J. Fox’un canlandırdığı Marty McFly ve Christopher Lloyd’un ölümsüz kıldığı Dr. Emmett Brown karakteri ile modern klasikler arasında çoktan yerini aldı. İçinde taşıdığı bütün metaforlar, göndermeler ve hayaller ile kendisine has, geniş bir hayran kitlesi yaratan Geleceğe Dönüş Serisi, bu akşam (25 Ekim 2010), yani Marty McFly’ın ilk geleceğe dönüşü gerçekleştirdiği tarihte, 25. yaşını kutluyor.

25. yıl şerefine üçlemenin özel Blu-Ray ve DVD versiyonları 26 Ekim’den itibaren piyasaya sürülüyor. Filmin  son kalitedeki dijital versiyonunun yanı sıra, daha önce hiç yayınlanmamış sahnelerin, özel röportajların ve pek çok bonus videonun yer aldığı Blu-Ray sürümünün yanı sıra, 25 Ekim 2010 akşamı Amerika’daki şanslı hayranlarını bir sürpriz daha bekliyor. ‘Geleceğe Dönüş’ Amerika’nın gösterime dahil olan eyaletlerinde, akşam saat 7’de kalitesi yenilenmiş versiyonu ile tekrar sinemalarda! Ayrıca şanslı kullanıcıları büyük boy poster hediyesi, hatta özel DVD koleksiyonu bekliyor.

Türkiye sinemalarında da gösterime girse büyük ilgiyle karşılanacağından, biletlerin kapalı gişe satacağından hiç kuşkumuz olmadığı Geleceğe Dönüş hakkında birkaç küçük not aktarmak ve hafızaları tazelemek yerinde olacak:

Yıl dönümü şerefine ortak senarist Bob Gale CNN’e verdiği röportajda, senaryonun ilk halini hiçbir yapımcıya beğendiremediklerini, bir stüdyodan diğerine yollanırken, neredeyse 40 kere geri çevrildiklerini aktarıyor. Birçok düzeltme ile iki versiyon halinde yazılan senaryo en sonunda Steven Spielberg’ın ilgisine mahzar oluyor. O dönem Universal Stüdyoları ve Amblin Entertainment ile beraber çalışan Spielberg, senaryonun bir kopyasını Sid Sheinberg’e (o dönemde Universal’in yöneticisi), götürür ve senaryodaki birkaç değişiklikle film yapım süreci başlar.

Başlangıçta Doktor Brown, ‘Profesör Brown’du ve köpek yerine evcil hayvan olarak maymun besliyordu.

Lea Thompson'ın canlandırdığı Lorraine Baines karakteri adını, Universal yöneticisi Sheinberg’in karısından almıştı.

Çekimler esnasında Michael J. Fox aynı zamanda Family Ties adlı televizyon dizisinde de oynuyordu.

Geleceğe Dönüş için gerekli olan efsanevi yıldırım çarpma sahnesi, başta nükleer patlama olarak planlanmıştı ama santralde (ya da farklı bir yolla) bu patlamayı gerçekleştirmenin mümkün olmadığını anlayan ekip, elektrik akımları ve yıldırım çarpması üzerine araştırma yaparak, geleceğe dönüşü sağlayacak yoğun enerji için saat kulesine yıldırım düşmesinde karar kıldı.

Universal Stüdyolarına yaklaşık 19 milyon dolarlık bir bütçeye mal olan Geleceğe Dönüş Amerika’da gösterime girdiği ilk haftada 1550 salonda 11 milyon dolarlık hasılatı ile dudak uçuklattı.
1986’nın Ocak ayına gelindiğindeyse Amerika’daki gişe hasılatı toplam 197 milyon dolara ulaşmıştı. Ve bu daha sadece ilk filmden elde edilen sadece bilet geliriydi…

Üçlemenin yönetmeni Robert Zemeckis Geleceğe Dönüş Serisinden sonra  Forrest Gump (1994), Mesaj (1997), Gizli Gerçek (What Lies Beneath 2000), Yeni Hayat (Cast Away 2000) Beowulf (2007) gibi önemli, ses getiren  yapımlara imza attı...


Asıl dört gözle beklenen buluşma ise Marty'nin filmde 30 yıl ilerisine gittiği '2015' senesinde yaşanacak...
Birçoğumuz yüksek kredi kartı borçlarından muzdarip, her ay maaşımızın bir bölümünü bankalara teslim ediyor ama taksitli, ertelemeli fırsatlara hayır diyemeden aynı borç kervanına tekrar yenilerini ekliyoruz. Özellikle son yıllarda kredi kartı mağdurlarının sayısı gitgide artar ve anlatılan hikayelerin dramatik boyutu yükselirken, sanatın bu toplumsal gerçeğe kayıtsız kalması düşünülemezdi. Anadolu Sahnesi Oyuncuları’nın ve Film Fabrikası Sinemacıları’nın bir araya gelip, ortaya çıkarttıkları film projesi, “Bu Bir Soygundur” toplumda artan kredi kartı mağdurlarının yarasına parmak basan bir yapım. İki ekibin ortak projesi ve kendi maddi imkanları çerçevesinde kotarılan film, Anadolu Sahnesi’nin 2006 yılında sahneye koyduğu aynı adlı oyunun düşük bütçeli bir sinema uyarlaması olarak da tanımlanabilir.

Film Fabrikası’nın deyişiyle ‘tamamen imece usulü’ olan film, dijital teknolojinin nimetlerinden yararlanılarak hayata geçirilmiş. Ayrıca, DSLR kameralar ile çekilen film, bu anlamda da Türkiye’de bir ilki de gerçekleştiriyor. 2011’de öncelikle festivallerde boy gösterecek olan yapım, geniş kitlelerli ilgilendiren konusuyla da gişede kendisine şans arayacak. Film ilgi çeken konusunun yanı sıra, absürd mizah tonu yüksek senaryosu ve kredi kartı sistemine getirdiği eleştirilerle de konunun mağdurlarının sesi olmaya hazırlanıyor. Daha önce Tunç Başaran ile çalışmalar yapmış senarist ve mizah yazarı Zafer Avşar’ın kaleminden çıkan filmin yönetmenliğini genç bir isim olan Özgür Bakar üstleniyor.

23 Ekim 2010

Önceki yıllarda yapımcı ve yönetmen Roland Emmerich’in ilgilendiği 'Fantastic Voyage' filminin ‘remake’ projesi yönetmen James Cameron’a kısmet oldu. Yönetmenin Avatar’da birlikte çalıştığı yapımcı Laeta Kalogridis ile yeni projesi olan ‘Fantastic Voyage’ için tekrar bir araya geleceği açıklandı. Kalogridis, FOX’un yeniden yapım projesi olarak karşımıza çıkacak, 1966 tarihli bilimkurgu filminin senarist kadrosunu oluşturmakla işe başlayacak.

Martin Scorsese için Dennis Lehane’nin romanından Zindan Adası’nı (2010) senaryolaştıran ve filmin yapımcıları arasına da adını yazdıran Kalogridis, Avatar’ın senaryo aşamasına yaptığı katkılarla da yardımcı yapımcı (executive producer) olarak bu filmin de künyesinde karşımıza çıkmıştı.

Fantastic Voyage’ın yeniden çekilecek versiyonun senarist kadrosu için şimdiye kadar Shane Salerno, Marianne Wibberly ve Paul Greengrass’ın isimleri dedikodu kulislerinde yer aldı.
Bilimkurgu klasikleri arasına giren Fantastic Voyage, bir bilim adamının hayatını kurtarmak amacıyla, başka bir grup bilim adamının atomik boyutlarda küçültülerek, minyatür bir denizaltı ile tehlikedeki bilim adamının bedenine ‘seyahat’ etmelerini konu alıyor.

Filmin 2013’te vizyonda olması planlanıyor.
Yurtdışındaki sinema siteleri arasında en geniş film eleştirisi kaynaklarından biri olan MRQE’nin hazırladığı ilginç seçkilerden biri daha geçtiğimiz günlerde 'Gelmiş Geçmiş En İyi 20 C.I.A. Filmi’ başlığı ile yayınlandı. Listede yer alan filmlerin ağrılıkla 2000'li yıllarda çekilen yapımlar olarak göze çarparken, Goldfinger(1964), Dr. No (1962) ve Akbabanın Üç Günü (1975) ise listenin klasikler kontenjanını kapmış görünüyor. 'The Bourne' üçlemesi suç ve aksiyon sinemasındaki tahtını korurken,  Zor Baba (2000) ve Charlie Wilson'ın Savaşı (2007) da listede göze batanlar çıbanlar arasında yer alıyor.
Karşınızda MRQE eleştirmenlerinin ve kullanıcılarının oylarıyla seçilen sinema tarihinin ‘En İyi 20 C.I.A. Filmi’ ve Beyazperde'deki Sinepuan'ları:
 
1. Goldfinger(1964)

2. JFK (1991)
3. Son Ültimatom (2007) (The Bourne Ultimatum) Sinepuan:9
4. Kızıl Ekim  (1990)  (The Hunt for Red October) Sinepuan:7,7
5. Sessiz Amerikalı (2002) (The Quiet American)  Sinepuan:7,8
6. Dr. No (1962) Sinepuan:7,8
7. Medusa Darbesi (2004) (The Bourne Supremacy)   Sinepuan:8,8
8. Charlie Wilson'ın Savaşı (2007) (Charlie Wilson's War)  Sinepuan:5,4
9. Akbabanın Üç Günü (1975) (Three Days of the Condor)
10. Syriana (2005) Sinepuan:7,3
11. In the Line of Fire (1993)
12. Ronin (1998)  Sinepuan:8,3
13. Gerçek Yalanlar (1994) (True Lies)  Sinepuan:5,6
14. Zor Baba (2000) (Meet the Parents) Sinepuan:8,1
15. Geçmişi Olmayan Adam (2002) (The Bourne Identity)  Sinepuan:8,8


16. Tehlikeli Aklın İtirafları (2002) (Confessions of a Dangerous Mind) Sinepuan:6,8
17. Kirli Sırlar (2006) (The Good Shepherd)  Sinepuan:6,4
18. Açık Tehlike (1994) (Clear and Present Danger) Sinepuan:7
19. Spy Game (2001) Sinepuan:8,1
20. Yalanlar Üstüne (2008)  (Body of Lies)  Sinepuan:7,5

Sinema tarihinin 'EN’lerini tekrar listelemeye başladığımız bu günlerde, özel başlıklar altında toplanan bu listelerle daha çok karşılaşacağız gibi görünüyor. Peki Beyazperde takipçileri ne diyor? Listeye eklemek istediğiniz ya da bu listede olmasına şaşırdığınız, katılmadığınız seçimler, filmler hangileri?

1 Ekim 2010

'1' Filmden Kaç Film Çıkar ve "Büyük Oyun" Örneği

Dikkat! Bu yazı eser miktarda “sürprizbozan" (spoiler) içermektedir.*

Türk sinemasında yeni bir “yapımcı-yönetmenler” devri başlamışken, sıkıcı sanat sineması olarak adlandırılan pek çok yapım yurtdışındaki sağlam festivallerden ödüllerle dönüyorken, yerli sinemamız üzerine yazarken kötümser olmamak gerek diye düşünüyorum. Zira yapıcı eleştiri, yıkıcıdan her zaman yeğedir. Fakat son dönem yerli filmler içerisinde fark ettiğim ortak bir meseleye değinmek yerinde olacak.

Yerli sinemada güzel şeyler oluyor dedik ama hem senarist, hem yapımcı hatta bazen kurgu editörü olarak sazı eline alan yönetmenlerimiz 90-100 dakikalık bir filmin içine bütün dertlerini sığdırma telaşı içine düşüyorlar maalesef. İster sinema okullarında, ister senaryo atölyelerinde olsun ders veren ve kendisi de senarist olan eğitmenlerin üstüne basa basa belirttiği önemli bir detay vardır: senaryonuz/filminiz tek bir konuya odaklansın. Bu tek konuyu besleyen yan hikayeler elbette olacaktır ama filmin derdi tek bir konuya yoğunlaşsın, onu layıkıyla anlatsın ve bitirsin. 


Mümkün mertebe seyircinin kafasında açığa yer bırakmayacak şekilde bitirsin; kısacası birden fazla mevzu anlatacağım diye senaryo havada kalmasın. İşte dananın kuyruğu da tam bu noktada kopuyor. Millet olarak kafamız çok karışık, hem bireysel hem toplumsal çok derdimiz, dışa vuracak çok şeyimiz var. Bu sinemamıza da, bu sanat içinde yoğrulan yönetmenlerimize de yansıyor ister istemez. Her şeyi aynı sepette, bir çırpıda vermek istiyoruz ve ardından seyircinin bizi anlamasını, dahası takdir etmesini bekliyoruz. Eh, bu bir çırpıda olacak, o kadar da mümkün bir durum değil. Hele ucuz komediler ile beyni yoğrulan, televizyon kültürünün bağrındaki seyirciye, bırakın 3-5 derdi bir arada anlatmayı, sulu göz aşk dramından daha fazlasını ifade eden bir yerli yapıma belli bir kitlenin dışındaki seyirciyi çekmek oldukça zor.