11 Haziran 2007

Toplumsal “cinsiyet alanındaki eşitsizlikleri” ortadan kaldırmak mümkün mü?

Söze, cinsiyet ayrımcılığındaki eşitsizlik sorunu modern toplumlarda hiç bir net çözüme kavuşmadığını kabul ederek başlamalıyız. Ayrımcılığı şimdiye kadar yapsılmış hiçbir eylem ya da söylemle yeryüzünden tamamen kaldırmak mümkün değildir; ancak, mevcut olan şartlar iyileştirilebilir ki zaten günümüzde modern batının son yüzyıldır yapmaya çalıştığı da budur.
Eşit haklar vereceğiz mavrası öncelikle 19yy sonunda alevlenen feminist hareketin ağzına bir parmak bal sürmek için, göz boyayıcı yasal düzenlemelerle başlamıştır.

Sosyal hayatta, sözde tanındığı gözüken bu haklar aslında, erkek egemenliğinin gene kendi dinamikleri üstünden yürüdüğünden dolayı, özünde göründüğü kadar da kadınların çıkarına değildir, olamazdır da. Çünkü kendini soyun devamı olarak gören zihniyet aynı şartlar altında, eşit emek, eşit beyin gücüyle çalıştığı kadın meslektaşıyla aynı maaşı almayı kendine yediremeyecektir. İçselleştirme dediğiniz toplumun kendi eliyle inşaa ettiği kavramlar, yüzyıllarca dini temele oturtulmuş ve bu temel her daim erkek dominantını, erkek erkini desteklemiştir. Son iki yüzyıldır toplumlarda egemen olan ekonomik dengeler her bireyin emek söz konusu olduğunda ve kapitalizmin altında eşit olduğunu söylese de, güç iş yapıp eve ekmek getiren aslan, hiçbir zaman bir kadının inşaat mühendisi olup, amirliğini yapmasını kendine yediremeyecektir.

Öte yandan kadını ele alırsak, gerçekliğin inşasında, yani kadının toplumsal biçimlendirilmiş misyonunda, “büyüyünce evleneceksin, hanım hanımcık gelin olacaksın, ev kadını olup annelik yapacaksın” masalı her ne kadar feministlerimiz söylemlerimizle değişikliğe uğrayıp, "çocuk da yaparım kariyer de!" ye dönüşmüş olsa da, toplumda 25-30 yaşları arasında evlenmemiş kadınlara bakış zihniyeti değişmedikçe kadın-erkek eşitliğinden en basit anlamında bile bahsetmek mümkün değildir. Klişelişmiş bir söylem de olsa 30 yaşı üstü kadınlar erkeğin almadığı beğenmediği bir çeşit meta, ürün iken ki artık son kullanma tarihi de dolmuş demektir; 30 yaş üstü bekar erkekler kendi kuşağının çapkın gözdeleridir. Ve işin zaten ikilem olan tarafı şimdiye dek kadının kendisine toplum tarafından biçilen, -ki bu toplumun hemen hemen yarısını gene kendi hemcinsleri oluşturmaktdır- kılıfı kabullenmiş, sesini çıkarmamış olmasıdır. İşte ayrımcılığın, eşitsizliğin kıralamayacak asıl çıkmazı budur. Kadın rolünü sevse de sevmese de oynar. İbre son 20-30 yılda bir çok açıdan lehlerine dönmüş olsa da, kadınlar hayata erkek zihniyetinin penceresinden baktığı sürece cinsiyet ayrımcılığını bertaraf etmek ve eşitlikten söz etmek mümkün olmayacaktır.

Dahası örneklerimi içselleştirmenin ne kadar içimize işlediğini ufak bir anekdot anlatarak tamamlamak istiyorum. Henüz 15 yaşında ortaokuldayken bir kız arkadaşımla gelecekteki mesleği hakkında konuşuyorduk. "Bir kadın öğretmenlikten ya da çocuk, göz doktorluğundan daha uygun ne meslek yapabilir ki?" dedi bana, ve kendisi göz doktoru olma yolundaki ilerleyişini sürdürdü. İşte bence içselleştirilmiş yapay cinsiyet ayrılmcıluğı budur. 15 yaşındaki bir zihne bu işlendikten ve hayatını bu yönde çizilmesinin "en uygunu" olduğu aşılandıktan sonra, eşitliği isterseniz oy hakkına, isterseniz sosyal güvencelere koyun; hiçbir şey fark etmeyecektir.

Hiç yorum yok: