5 Mart 2008

Doğu'yu Nasıl Tükettiniz, Nasıl Tüketiik?

“Şarkiyatçılık uygarlıklarıyla, halkları ve yerleşimleriyle birlikte Şark’ı malzeme edinmiş bir yorum okuludur.” Edward Said, Şarkiyatçılık






Şarkiyatçılığı görünür kılan bir serginin ardından..15 Kasım 2007 tarihinde Osmanlı Bankası Müzesinde kapılarını açan Doğuyu Tüketmek Sergisi geçtiğimiz Pazar günü 2 Mart’ta sona erdi.



Bu uzun süre içerisinde gidip, göremeyenler, sergiyi kaçıranlar, Edward Said’in Şarkiyatçılık başlığı altında toplanan külliyatının görselleştirilmiş halini kaçırmış oldular. Ezelden beri “Doğu, Batı için vardı”; ekonomik ve siyasi olarak 16.-20yy. arasında bu görüş meşru zemin kazanarak, Batı’nın resmi ideolojileri arasına girdi. Şarka hükmetmek, siyaset felsefesi olduktan sonra, toplumsal uygulamaları hiç gecikmeden kültürel alanlarda kendine yer buldu. Hatta şarkiyatçılığın öncellikle edebi eserlerde, akademik alanda can bulduktan sonra yönetim felsefesine dönüşmesi, şarkiyatçı çevirmenlerin dışişleri kademelerinden diplomat olmaları açısından, bu “inceleme alanı”, Batı uygarlığında ayrıcalıklı bir statüye de sahiptir demek abartı olmayacaktır.
Limonluk’ a, ‘Doğuyu Tüketmek’ sergisinden yüz yıllar boyunca Batı’nın Doğu’yu istediği gibi algılayışının görsel kanıtlarından bazılarını sizler için seçtik. İyi seyirler dileriz..





Doğulu kadın her daim dans etmek ve sevişmek için vardır...















Pazarlama ve reklam stratejisi olarak doğulu kadınlar...












"Seyahat afişlerinden sigara paketlerine, kartpostallerden biblolara, reklamlardan çizgi romanlara kadar Doğu, Batı tarafından kitle tüketimine uyarlanmış bir meta haline getirilmiştir. Batının tüketici toplumlarında Doğunun temsillerinin incelenmesi, dört ana tema etrafında gelişen görüntü ve stereotiplerin varlığını göstermektedir: Egzotizm, etnografya, erotizm ve tarih. On dokuzuncu yüzyılın sonlarından günümüze kadar uzanan süre içinde bu imajlar büyük ölçüde değişmiş, kaba klişelerin yerini çok daha tarafsız görüntüler almıştır.



Ancak Doğunun kitleler üzerindeki etkisi aynı yoğunlukta devam ettiği gibi, neredeyse iki yüz yıldır batılılaşan Türkiye'de bile 'oryantal oryantalizm' olarak adlandırılabilecek çok özel bir olgunun ortaya çıkmasına neden olmuştur." (tanıtım kataloğundan)







"Turizm" afişleri , sigara kutuları...











Ve birbirinden seçkin (!) Irkçılık örnekleri ...











Siyahları bolca sabunlarsak belki beyaza dönerler...




"Afrikalılar kuzeye getirilmiş olsalardı, derilerinin rengi yavaş yavaş da olsa zamanla açılır ve so­nunda Kuzeyliler gibi Beyaz olurlardı" (G. Buffon-1746 -aktaran Robert Bernasconi/Irk Kavramını Kim İcat etti , Metis yay. )




Tenten de gezintide..































Said’in tanımladığı Şarkiyatçılık : “Şarkiyatçılık dünyaya şunları ilan ediyordu: Said'e göre Batı, Doğu'yu bir bilgi nesnesi olarak incelemekten çok üretmişti. Bu üretimin dolaşıma sokulduğu şarkiyatçılık alanı, Doğu hakkında uydurulan söylemler, bu söylemlerin içerdiği klişeler, bu söylemlerin edebiyattan tarihe, siyaset teorisinden askeri uygulamalara kadar genişleyerek Batı emperyalist düşüncesinin kılıfını ve meşruiyetini oluşturuyordu.
Ve eğer şarkiyatçılık kadar eski ve saygın bir bilim alanı güç söylemlerini bu denli beslemişse, diğer alanların da (antropoloji, sosyoloji, siyaset, hukuk, ve edebiyat eleştirisi) aynı güç söylemleri içinde kıstırılmış olmaları ihtimali çok yüksekti. İşte bu alanların Said'in dikkat çektiği ideolojik ve epistemolojik önyargılardan arındırılarak yeniden taranması sömürgecilik sonrası düşünce ve araştırmaların başlangıcını oluşturdu.”“Said, bilgiyle söylem arasındaki ilişkiyi Batı'yla Doğu arasındaki ilişkiye uygularken, Doğu hakkında Batı'nın ürettiği metinlerin Doğu'yu ideolojik bir biçimde temsil ettiğini gösterdi. Böylece, oryantalizm kavramında o güne dek bilinen ekonomik ve siyasi hegemonya boyutuna bir yenisini ekledi: Doğu'yu dolaşıma sokulacak bir bilgi olarak üreten bilimsel ve akademik metinlerin oluşturduğu temsil.












Said'in yakın tarihli İstanbul gezisini anlattığı bir çalışma.. Burger King, çarşaflı kadınalr, nargileli adamlar..

Bu bilgi, kolonyalizm öncesinde Doğu'yu 'yabancı' ya da 'öteki' olarak betimlerken, kolonyalist dönemde 'öteki'nin ya da 'yabancı'nın nasıl kolonize edileceğinin de kılıfını oluşturdu. Kolonyalizm, ya da emperyalizm başlangıçta silah gücüyle gerçekleşmiş de olsa, ırkçılık gibi kolonyalizmin sürdürülmesi de ancak Doğu'yu nesneleştiren söylemler yoluyla mümkün olabilirdi ve öyle de oldu. Kolonyalist söylemler, sömürge halklarını her zaman yok saydılar; sayamadıkları zamansa onları insan-altı yaratıklar olarak gördüler. Sömürgeciliğin en geniş anlamıyla tabanını oluşturan süreç, yani 'ötekileştirme' zayıf olanın önce 'öteki' olarak tanımlanmasını öngörüyordu ki ezilebilsin, horlanabilsin rahat bir vicdanla sömürülebilsin.” (Jale Parla, Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik ; İstanbul:2005 İletişim yayınları sf: 10-11 )

Hiç yorum yok: