15 Mayıs 2008

Gölgeler /Senki / Shadows


Yönetmen :Milcho Manchevski
Oyuncular: Borce Nacev, Vesna Stanojevska, Sabina Ajrula-Tozija

Makedonya-Almanya-İtalya-Bulgaristan-İspanya, 2007 / Renkli / 120’

Makedon sineması denince Before the Rain / Yağmurdan Önce (1994) filmiyle adından övgüyle söz ettiren yönetmen Milcho Manchevski ‘nin üçüncü ve son filmi Senki / Gölgeler (2007) 27. Uluslararası İstanbul Film Festivalin’de, Dünya Sinemalarından kuşağında sinemaseverlere sunuldu.



Filmlerinin senaryosu da kendisine ait olan yönetmen, anlattığı hikayelerde ölüm, döngü, kesişme gibi mistik konuları, yerel mitolojilere harmanlamayı tercih ediyor. Filmlerinin odak noktasına karakterlerinin iç dünyalarını koyan Manchevski, parçalı kurgu ile de izleyenin merakını filme bağlamayı başarıyor.
Orijinal ismiyle Senki (Gölgeler)de aslında en bilindik psikanalitik hikâyelerden beslenerek, bildiğimiz bir akışı, gerilimin dozunu Hollywoodvariye kaçırmadan, tam da ait olduğu coğrafya iklimiyle anlatmayı başarıyor. Başkarakter Lazar (ki Hristiyan mitolojisinde ölümden ‘geri dönen’ en ünlü karakter Lazarus’la adaş) karısıyla problemleri olan bir cerrahtır. Tartıştıkları bir akşam arabayla yola çıkan Lazar, kurtulması neredeyse imkânsız bir kaza geçirir, bir süre komadan kaldıktan sonra hayata ‘geri döner ’. Annesinin yazlığında geçirdiği bir senelik iyileşme sürecinin ardından, işe ve evine ‘geri dönüşü’ ise tuhaf olayları da beraberinde getirir. Evinde bir anda beliren ve eski bir dilde konuşan yaşlı, siyahlar içinde bir kadın, daha önce fark etmediği, bebekli, erkek bir komşusu, üniversitede karşılaştığı genç ve hüzünlü bir kadın. Yaşlı kadının, artık kullanılmayan Ege aksanından öğrendiği kadarıyla Lazar’ın kendisine ait olmayan bir şeyleri geri vermesi gerekiyordur, ama neyi? Bu sorunun cevabını ararken, karakterin aslında otoriter figür olan annesinin ekseninden çıkamayıp halen büyüyemediğini, tam bir Freudyen vaka olarak annesinden kopmayı kabullenemediğini (ya da annesinin kabullenemediğini) öğreniyoruz. Cerrah olarak da annesinin hastanesinde çalışmaktadır Lazar, tatillerde annesinin yazlığına gidilmektedir; annesinin sözü her yerde herkesten önce gelmektedir. Halen büyüyememiş bir çocuk gibidir.
İşte karşısına çıkan bu ‘garip’ insanlara geri vermesi gereken şeyi keşfettiğinde, anne rahminden de çıkmayı en nihayetinde başarır; Manchevski iki konuyu, geri dönen ölüleri ve anne rahmine dönme arzusunu birleştirip, bir taşla iki kuş vuran psikanalitik bir hikâye kaleme almıştır. “Usulüne göre gömülmeyen ölüler eninde sonunda geri döner” teması en bilindik gotik hikâyelerin göbeğini oluşturmaktadır. Bu filmde de, Lazar’dan başka kimsenin görmediği gölgeler olarak çıkar karşımıza ölüler. Bir şeyler ters gitmiştir, ve geri gelmişlerdir; çünkü huzura kavuşmaları gerekmektedir.
Tv dizilerinde bile oldukça sık kullanılan bu temayı sinemada ilginç ve seyirlik kılmak şüphesiz özen ve yetenek işi. Kimi zaman güldüren, birden belirip kaçan karakterleriyle merak ettiren, aniden indiren yağmuruyla hüzünlendiren hikâye, zaman zaman aksasa da sürükleyiciliğinden fazla bir şey kaybetmeden izleyeni finale taşıyor. Geniş açılı manzara çekimleri, yakın planda karakterlerin yüz ifadelerini derinlemesine vermesiyle de görüntü planlarında başarılı denebilir. Oyunculuktaysa Lazar peşine takılan hayaletler ve annesine olan kompleksiyle tam bir Hamlet! Diğer yandan, küçük ipuçları olmasa çevredeki ölüleri, yaşayanlardan ayırt etmek hayli zor olacak.
Sonuç olarak, ölümden geri dönen Lazar(us)’ın yaşama bağlılığı, izleyicide hoş bir tebessümle perdeyi indiriyor.


Hiç yorum yok: