24 Ağustos 2008

İtalyan Yeni Gerçekçilik Akımı-1

“İnsana uzanan araçlardan birisi olarak sinemanın da görevidir öyleyse faşizmi sorgulamak ve onunla savaşmak...” Ali Gevgilili


Giriş
Yeni gerçekçilik, tanım olarak, II. Dünya Savaşı sonrasında İtalya'da gelişen ve savaşa yol açan nedenleri, savaş boyunca ve sonrasında ortaya çıkan toplumsal sorunları gerçekçi bir biçimde işlemeyi hedefleyen eserlerin verildiği, sinemayı olduğu kadar edebiyatı da etkilemiş olan akımdır. (1)

Sinema-toplum ilişkileri göz önüne alındığında, İtalyan yeni gerçekçiliği akımı bu alanda incelenebilecek en açık örneklerden biridir. Çünkü “bu akımın doğup geliştiği yıllar (1935-1950), İtalyan toplumunun Faşizm ile yeniden biçimlendiği ve II. Dünya Savaşı'nın getirdiği sıkıntılarla yoğrulduğu bir dönemdir.”(2), ki savaş dönemlerinin ve sonrasında yaşanan sıkıntıların (ve değişimlerin) savaşın hem öznesi hem nesnesi olan bizatihi toplum fertleri üstünde bıraktığı izler siyasal, ekonomik ve toplumsal yaşantıya doğrudan yansımaktadır. Bu bağlamda, İtalyan yeni gerçekçiliği bu ortam içerisinde sadece düşünsel ve sanatsal bir hareketin ürünü olmakla kalmamış, toplumsal beklenti ve ihtiyaçlara cevap vermeye çalışarak toplumsal sorunları temel bir endişe olarak görmeyi seçmiştir. Ayrıca Yeni gerçekçilik akımı her ne kadar ulusal eksende başlamış olsa da, diğer ülke sinemaları üzerinde (3) ve sonrasında da üçüncü dünya sinemasının oluşmasında etkili olmasıyla uluslararası bir nitelik kazanmıştır. (4)

Bu bağlamda yeni gerçekçiliğin sinemadaki yankısını incelemeden önce, İtalyan faşist dönemi, savaş yıllarının koşullarına ve bu koşulların sinemadaki yansımalarına değinmek gerekmektedir. Makalenin ikinci aşamasında yeni gerçekçilik akımı detaylı biçimde ele alınıp, sonuç bölümünde üçüncü dünya sineması üstündeki etkisi bağlamında akımın uluslararası önemine değinilecektir.

Faşist Dönem İtalya’sı ve İtalyan Sineması

Avrupa tarihinin şahit olduğu en kanlı ırkçılık vahşetlerinden birinin sorumlusu olan Almanya, yönetimdeki diktatörlük rejimi ele alındığında yalnız değildi; Nasyonel Sosyalistler 1930’lu yıllarda iyice güçlendiklerinde, Mussolini, İtalya’da 1925’ten beri etkin olarak görev başındaydı. Her iki ülkenin de, faşizme teslim olmasının temelde ortak bir nedeni bulunmaktadır: Birinci Dünya Savaşı sonrasında ve büyük bunalım yılları sırasında yönetimde olan sol partiler, ekonomik bunalımlar gerektiği gibi başa çıkamamışlardır; toplumdaki huzursuzluğu ve yoksulluğu fırsat bilen milliyetçi partiler ise, sol partilerden umudunu kesen ve aslında tek derdi ekonomik sıkıntı olan halkı kendi yanlarına çekmeyi başarmışladır. (5)

1925'ten sonra İtalya’nın liberal çevreleriyle bağını koparan Mussolini, katı diktatörlüğe giden adımları teker teker atmıştır. Anayasal kurumlar ve özgürlükler göstermelik bir düzeye çekilmiştir; hükümet sadece alınan kararları uygulayan, parlamentoya karşı sorumsuz bir organa dönüştürülmüştür. Sendikalar üzerinde kesin bir denetiminin kurulmasını 1926’da partilerin kapatılması izlemiştir. İtalya artık adım adım bir polis devleti olma yolundadır. 1928'de çıkarılan seçim yasasını, faşist ideolojinin yoğun propagandası izler; sinema da dahil olmak üzere her türlü yöntemin kullanılması da ‘mubahtır’.

Bu süreçte İtalyan sinema endüstrisi sadece denetim altına alınmakla kalmamış, İtalyan sinemasını faşist yönetimin çıkarları doğrultusunda geliştirmek için bir takım önlemler alınmıştır. Peyami Çelikcan bu dönemi şu maddelerle özetler (6) :
1. Hükümet tarafından büyük bir film stüdyosu (Cinecittâ) (7) kuruldu ve bir sinema okulu (Centro Sperimentale di Cinematografia) açıldı (8);
2. Hükümet büyük sinema stüdyolarına parasal destek sağlayarak denetlemeye çalıştı (Direzione Generale per la Cinematografia) (9);
3. Kamu bankaları film yapımcılarına yalnızca propaganda filmleri için değil, popüler ve sanatsal filmler için de kolay krediler vermeye başladı. Bu ekonomik yardım, film yapımını kolaylaştırdı;
4. Hükümet Amerikan filmlerini yasaklayarak İtalyan sinemasını geliştirmeye çalıştı. İtalya'da gösterime giren bütün yabancı filmlerin İtalyanca seslendirilmesi
zorunluluğunu da getirerek sinema sektöründeki iş hacmini arttırmaya yöneldi.
Yerli sinema endüstrisinin güçlenmesine zemin hazırlayan bu düzenlemeler, milliyetçi faşizmin -kendi çıkarına yönelik olsa da -bir nebze ‘olumlu’ etkisi olarak okunabilir.

Bu girişimlerin yanı sıra Mussolini , oğlu Vittorio'yu İtalyan sinema endüstrisinde önemli görevlere getirmiştir. Tüm amacı, Almanların Triumph des Willens (İradenin Zaferi Leni Riefenstahl, 1935) ve Sovyetlerin Potemkin Zırhlısı (Sergei Eisenstein, 1925) filmleri gibi bir İtalyan sinema klasiği yaratmak olan Mussolini (10), propaganda hedefine ulaşmak için sinema tarihinin en büyük bütçeli filmi olarak gösterilen Scipiune Africano (1937) isimli filmi Carmino Gallone'ye çektirmiştir. Fakat, Musollini’nin Etiyopya’daki başarısını perçinlemek için çektirilen film, komik hatalardan dolayı bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır.(11)Bu girişim, düş kırıklığı yaratmış olsa da, Musollini’yi sinemayı propaganda aracı olarak kullanmaktan vazgeçirmemiştir. Aksine, daha büyük alt yapı yatırımları, film okulları, yönetmen ve oyuncu ithaline yönelik maddi desteklerle İtalyan sinemasını kendi arzuladığı noktaya çıkarmaya çalışmıştır.

Morandini aktardığına göre, 1930-1943 arasında yapılan 722 filmin 30'unda faşist propaganda oldukça belirgindir. Yazar, bu tarz filmleri dört kategoriye ayırmıştır (12):
• Yurtsever ve/veya askeri filmler
• İtalya'nın "Afrika misyonu”yla ilgili filmler
• Kostümlü dramalar
• Anti-Bolşevik ve anti-Sovyet propaganda filmleri

Yeni gerçekçiliğin neyin karşısında durduğunu anlamak için bu dönem sinemasının niteliklerine de gene Morandini’nin aktardıklarıyla kısaca değinebiliriz (13):

“Bu filmlerdeki üslup farklı türlere bölünmüştü; filmler yıldız kültüne dayalıydı ve profesyonel bir yazar figürü olarak yönetmen imajı sadece tek tük başarılarla gelişti. Temel türler komedi, melodram ve kostümlü-tarihsel dramaydı. Komediler sıkıcı ölçüde duygusal ve özellikle 1937'den sonra saçmalık derecesinde lüks içinde yaşayan, türe adını veren parlak "beyaz telefonlar”la konuşan, heyecansız karakterleri olumlayan ve gerçekliğin reddine dayanan, ciddiyetsiz, ahmakça filmlerdi. Yönetmenlik en alt seviyedeydi, filmlerin setleri ve dekorlar rengârenk vitrinlerle aynı beğenideydi…”

Sonuçta Musollini resmi elden ne yaparsa yapsın, okullarda faşizme karşı aydınlanan genç sinemacıları resmi sinema olanaklarından uzak tuttuğu için – ki sinemacıların kendileri de Musollini’nin kuklası olarak çalışmayı reddetmişlerdir - o dönem İtalyan sinemasını amaçladığı düzeye getirememiştir. Faşizm döneminde, sinema ortamında kendi çıkarttıkları kuramsal eleştiri dergisiyle (Corrento) tutunmaya çalışan genç yönetmenler (ve onların açtıkları bu düşünsel yol), Musollini devrildikten sonra, deneyimli sinemacılarla güçlerini birleştirip İtalyan sinemasını, sinema tarihine yazdıracak filmler çekilmesini sağlamışlardır. (14)Bir anlamda Musollini’nin dileği, ters açıdan da olsa gerçekleşmiştir.



Sinema cephesinde devlet eliyle hem baskı hem destekleme beraber sürerken, savaş ve siyaset cephesindeyse, Musollini İtalya’sı 1936'da Etiyopya'yı işgal eder, Nazi Almanya’sı ile yakınlaşarak Roma-Berlin Mihveri (1938) imzalanır; 1939 yılındaysa Arnavutluk işgal edilir ve Almanya ile Çelik Pakt imzalanır. Fakat 1940'ta savaşa dâhil olan İtalya, Almanya kadar hazırlıklı olmadığından askeri harekâtların çoğunda başarısızlığa uğramıştır. İtalya'da faşist rejime karşı gelişen tepkiler 1943'te çığ gibi büyüyen işçi grevleriyle iyice su yüzüne çıkmıştır. Müttefiklerin Sicilya çıkarmasının ardından Mussolini'nin istifaya zorlanmasıyla faşist rejim hızla çökme sürecine girmiştir. Bunun sonucu olarak, İtalya Eylül 1943'te Müttefiklerle koşulsuz ateşkes imzalayınca, Hitler yarımadaya hemen Alman birlikleri göndermiştir ve İtalya siyasi yönetim olarak ikiye ayrılmıştır. Kuzeyde Faşist Parti'nin kalıntılarına dayanarak kukla bir rejim kurulurken, Müttefiklerin işgaline giren güneyde Hıristiyan Demokrat Parti, Sosyalist Proleter Birlik Partisi ve İtalyan Komünist Partisi ile bir dizi küçük parti Roma'da Ulusal Kurtuluş Komitesi'ni oluşturmuştur. Ulusal Kurtuluş Komitesi'nin örgütlediği Direniş Hareketi, İtalya'nın Nisan 1945'te Nazi işgalinden kurtulmasında önemli rol oynamıştır. Hazırlanan yeni anayasa halkoylamasıyla kabul edilmiş ve yapılan genel seçimlerde Hıristiyan Demokrat Parti çoğunluk oylarıyla çıkmıştır.(15)

Siyasal düzen kurulmuş gibi görünse de savaş sonrası İtalya'da toplumsal yaşam büyük bir çöküntü dönemine girmiştir. Siyasal değişimler ve yeniden yapılanmanın yanı sıra İkinci Dünya Savaşı ülkede ekonomik düzende büyük zararlara yol açmış; bunun doğal bir sonucu olarak sosyal hayatta işsizlik ve yoksulluk halkın her kesimini ciddi biçimde etkilemiştir. İşte, İtalyan yeni gerçekçiliği ülkenin ve toplumun bu karmaşa, sıkıntı ve işgal dönemini yansıtan eserlerini doğurmuştur ve bu akım edebiyat ve diğer sanat dallarında görülmekle birlikte en güçlü şekilde sinemada temsil edilmiştir.(16)




Dip Notlar:
1. ANA BRITANNICA: Genel kültür ansiklopedisi. Ana yayıncılık A.Ş. İstanbul: 2000 Cilt 22 sf : 365
2. Peyami Çelikcan yeni gerçekçilik Sinema akımları / A. Acarsoy ; der. D. Derman. Ankara : Med-Campus A126 Proje Yayınları, 1997. Sf:147
3. A.g.e
4. Esra Biryıldız, Zeynep Çetin Erus, Üçüncü Sinema ve Üçüncü Dünya Sineması, İstanbul :2007 Es Yayınları sf:10
5. ANA BRITANNICA : Genel kültür ansiklopedisi, Ana yayıncılık A.Ş. İstanbul: 2000 Cilt 12Sf:154
6. Peyami Çelikcan Yeni Gerçekçilik Sinema Akımları / A. Acarsoy ; Der. D. Derman. Ankara : Med-Campus A126 Proje Yayınları, 1997.
7.8.9. Morando Morandini, Faşizmden Yeni-Gerçekçiliğe İtalya : Dünya sinema tarihi / editör, Geoffrey Nowell-Smith; çev. Ahmet Fethi. İstanbul : Kabalcı Kitabevi, 2003. Sf:406

10. Peyami Çelikcan Avrupa Sineması Ve İtalyan Yeni Gerçekçiliği, Toplum Bilim Dergisi Sayı:18 İstanbul: Ocak 2005 Bağlam Yay. Sf: 85
11. Peyami Çelikcan yeni gerçekçilik Sinema akımları / A. Acarsoy ; der. D. Derman. Ankara : Med-Campus A126 Proje Yayınları, 1997. (Yazar burada verdiği detaylarda eski Roma üzerinde telefon direklerinin olduğunu, Roma askerlerinin kollarında saat göründüğü söylemektedir. Bu detaylar, akla ister istemez Türk sinemasında tarihinde kadraja uçakların girdiği, kol saatli ‘Kara Murat’ filmlerini hatırlatmaktadır.)
12. Morando Morandini, Faşizmden Yeni-Gerçekçiliğe İtalya : Dünya sinema tarihi / editör, Geoffrey Nowell-Smith; çev. Ahmet Fethi. İstanbul : Kabalcı Kitabevi, 2003. Sf:408
13. A.g.e. sf:410
14. Peyami Çelikcan Avrupa Sineması ve İtalyan yeni Gerçekçiliği, toplum bilim dergisi sayı:18 İstanbul: Ocak 2005 Bağlam Yay. sf: 86
15. ANA BRITANNICA : Genel kültür ansiklopedisi, Ana yayıncılık A.Ş. İstanbul: 2000 Cilt 12 Sf:154
16. Ala Sivas İtalyan Sineması İstanbul : Es Yay., 2004. Sf:39


KAYNAKÇA

ANA BRITANNICA : Genel kültür ansiklopedisi, Ana yayıncılık A.Ş. İstanbul: 2000 Cilt 22

Biryıldız Esra, ; Erus, Zeynep Çetin, Üçüncü Sinema ve Üçüncü Dünya Sineması,
İstanbul :2007 Es Yayınları

Chansel, Dominique “Ulusal Ve İdeolojik Nefret: İkinci Dünya Savaşı” ,Beyaz Perdedeki Avrupa Tarih Öğretimi Ve Sinema Çev. Nurettin Elhüseyni İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları Haziran 2003

Çelikcan, Peyami Yeni Gerçekçilik Sinema Akımları / A. Acarsoy ; Der. D. Derman. Ankara : Med-Campus A126 Proje Yayınları, 1997

Çelikcan, Peyami Avrupa Sineması ve İtalyan Yeni Gerçekçiliği, Toplum Bilim Dergisi sayı 18 İstanbul: Ocak 2005 Bağlam Yay.

Gevgilili, Ali Çağını Sorgulayan Sinema Ankara : Bağlam, 1989
Monaco James Bir Film Nasıl Okunur? Sinema Dili, Tarihi Ve Kuramı Sinema, Medya Ve Multilmedya Dünyası Çev. Ertan Yılmaz Oğlak Yay. İstanbul:2002

Morandini Morando, Faşizmden Yeni-Gerçekçiliğe İtalya : Dünya sinema tarihi / editör, Geoffrey Nowell-Smith; çev. Ahmet Fethi. İstanbul : Kabalcı Kitabevi, 2003.

Orr, John Sinema ve modernlik; çev. Ayşegül Bahçıvan Ankara : Ark yay, 1997

Sivas, Ala İtalyan Sineması İstanbul : Es Yay., 2004

Teksoy Rekin, Sinema Tarihi İstanbul: Oğlak Yayıncılık, 2005.



Hiç yorum yok: