20 Ekim 2008

45. Portakal 'Pazar'a Çıktı!


Geçtiğimiz hafta Frankfurt Kitap Fuarı ile birlikte Kültür-Sanat gündemini dolduran
45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ödülleri pazar gecesi yapılan bir törenle sahiplerini buldu.



Hangi filme verilirse verilsin her sene tartışmalara neden olan “En İyi Film” ödülünü bu kez, yapım ekibi Türk, yönetmeni (Ben Hopkins) yabancı olan “Pazar-Bir Ticaret Masalı” adlı film aldı.

Türk sinemasının altın çocuklarından Derviş Zaim, Nokta'sı ile kucağında gene bir çok ödülle salondan ayrılırken, yılların usta yönetmeni Erdal Kıral'ın son filmi Vicdan da, Nurgül Yeşilçay'ın Eğreti Gelin'den bu yana beklediği En İyi Kadın Oyuncu ödülü de dahil olmak üzere 4 ödülle Antalya'yı selamladı.

İşte Gece-Gündüz programının geceden ilginç röportajları...



45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ödül alan sanatçılar ve eserler :

En İyi Film: Pazar-Bir Ticaret Masalı (Ben Hopkins)
Altın Portakal SİYAD En İyi Film Ödülü: Hayat Var (Reha Erdem)
Yurtiçi Kargo Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Nokta (Derviş Zaim)
Behlül Dal Digitürk Genç Yetenek Jüri Özel Ödülü: Aydın Bulut (Başka Semtin Çocukları)
En İyi Yönetmen: Derviş Zaim (Nokta)
En İyi Senaryo: Ben Hopkins, (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
En İyi Müzik: Mazlum Çimen (Nokta)
En İyi Kadın Oyuncu: Nurgül Yeşilçay (Vicdan)
En İyi Erkek Oyuncu: Tayanç Ayaydın (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
En İyi Sanat Yönetmeni: Türker İşçi (Başka Semtin Çocukları)
En İyi Görüntü Yönetmeni: Zekeriya Kurtuluş (Vicdan)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Övül Avkıran (Pandora’nın Kutusu)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Volga Sorgu Tekinoğlu (Başka Semtin Çocukları)
En İyi Kurgu: Mustafa Preşeva (Vicdan)
En İyi Laboratuvar: Fono Film (Gökten Üç Elma Düştü-Vicdan)
En İyi Saç ve Makyaj: Vicdan
En İyi Kostüm: Zeynep Sırlıkıya (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
En İyi Ses Tasarımı-Miksaj: Nokta
En İyi Özel Efekt: Burak Balkan (Üç Maymun)

En İyi Belgesel :Adakale Sözlerim Çoktur (İsmet Arasan)
Kısa Film Jüri Özel Ödülü : Nefes (Cüneyt Birol)




Ne diyelim, darısı bu yıl ödülsüz kalan sanatçıların başına!


Video kaynak: ntvmsnbc.com

16 Ekim 2008

Dağlarca'yı Kaybettik...


Bir çınar daha devrildi..
İnsanın inanası gelmiyor; bu kadar arka arkaya, bu kadar hızlı edebiyat devleri bir bir göçüyor öte tarafa...


Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı dün, yani 15 Ekim 2008 çarşamba günü Türk Edebiyatının yüreğinden çok uzaklara uğurladık.. Hastaydı biliyorduk; hayli de yaşı vardı, bunu da biliyorduk; ama kaç yaşında olursa olsun bir şairin ölümüdür en çok dokunan yüreğe...
Şiirin satırları arasından bir yıldız kaydı, tutabilene aşk olsun..Türk edebiyatının başı sağ olsun...

Cumhuriyet döneminin önde gelen şairlerinden olan Fazıl Hüsnü Dağlarc 1914 yılında İstanbul'da doğdu. Subay olan babasının mesleğinden dolayı ortaokulu bitirinceye değin hemen her sınıfını ayrı il ve ilçelerde okudu. Ortaöğrenimini Kuleli Askeri Lisesi'nde (1933), yükseköğrenimini Harb Okulu'nda (1935) tamamlayarak orduya katıldı. Önyüzbaşı rütbesindeyken kendi isteğiyle askerlikten ayrıldı (1950); kısa bir süre Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. Daha sonra İstanbul'da, Aksaray'da Kitap adlı bir kitabevi açtı (1959). Yayımcılık da yaptı, Ocak 1960'la Temmuz 1964 arasında Türkçe adlı aylık bir dergi çıkardı (43 sayı). 1970'te kitabevini kapattı, yalnız şiirle uğraşmaya başladı. Uzun yıllar yönetim kurulu üyesi olduğu Türk Dil Kurumu'nun 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra kapatılması üzerine, arkadaşlarıyla birlikte Türk Dili Dergisi'ni çıkarmaya başladı (1987).




Yayımlanan ilk edebiyat ürünü Yeni Adana gazetesinin düzenlediği bir yarışmada birincilik kazanan bir öyküydü (1927). "Ya..ıslayan Ömür" adlı ilk şiiri ise 1933'te İstanbul dergisinde çıktı. Kuleli'de öğrenciyken, yayımlanmamış şiirlerinden oluşan Bahçeler adlı şiir defteri, Yusuf Ziya Ortaç ile Faruk Nafiz Çamlıbel'in, dergilerdeki ilk ürünleri de Peyami Safa'nın dikkatini çekmişti. Bundan sonra şiirleri Varlık (1934-72), Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılapçı Gençlik, Yeditepe, Türk Dili, Yenilik, Vatan, Çağrı, Türkçe, Ataç, Türk Yurdu, Yön, Devrim gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.



Dağlarca'nın ortaya çıkışı hece şiirinin tıkandığı yıllara rastlar. İlk şiirlerinde Necip Fazıl Kısakürek'in etkisi altındadır. Havaya Çizilen Dünya'daki (1934) parçaların çoğunda bu etki açıkça görülür. Gene de Dağlarca daha ilk yazdıklarında şiirsel ağırlığı, kendine özgü ve o güne değin çağdaş Türk şiirinde görülmemiş bir yana kaydırmayı bilmiştir. Necip Fazıl'ın evren içinde olmasına karşılık, o daha çok doğa içindedir; nesneleri bir çeşit somut nesneyle algılar. Havaya Çizilen Dünya Türk şiirine yeni bir hava, yeni bir ruh kazandırma girişiminin de habercisidir. Ama o dönemde şiirde geniş ölçüde etkili olan Orhan Veli ve arkadaşlarının getirdikleri yenilikler genç şairler için büyük bir esin kaynağı olmuş, bu nedenle Dağlarca'nın şiiri bir kan dolaşımı yaratamamıştır. Öte yandan Dağlarca, şiirinin bu ilk evresinde yüksek bir dil beğenisine de ulaşmış değildir.



Dağlarca'nın asıl şiiri, büyük bir yapı kurma çabasına giriştiği Çocuk ve Allah (1940) adlı kitabıyla başlar. Onun bundan sonraki gelişimi "sezgi" ve "us" dönemleri olmak üzere iki ayn evrede incelenebilir. Havaya Çizilen Dünya, Çocuk ve Allah, Daha (1943), Çakırın Destanı (1945), Taş Devri (1945) birinci dönemin yapıtlarıdır.
İkinci dönem Âsû (1955) ile başlayıp Dağlarca'nın günümüzdeki şiirlerine kadar sürer. 1949-55 arasındaki kitaplar da bir geçiş döneminin özelliklerini taşır: Üç Şehit¬ler Destanı (1949), Toprak Ana (1950), Sivaslı Karınca (1951), Anıtkabir (1953), İstanbul Fetih -Destanı (1953).



Sezgi döneminde Dağlarca'nın kendine özgü bir dil yarattığı ve onun içinde dönüp durduğu izlenir. İnsanı Tanrı'ya, Tanrı'yı da biyolojiye yaklaştırmaktadır. İnsanların ortak destanını mı, yoksa doğanın metafiziğini mi yazmayı amaçladığı belli değildir. Karanlıkta önünü ardını görmeden, ama güvenle ilerlediği sezilir.
Asu'daki şiirlerde, Dağlarca'da güçlü bir Türkçe tutkusunun başladığı görülür. Bundan sonra dilde anlaşma kavgasına katılmış, şiirinde de bir dilci tavrı göstermiştir. Bu da onu zorunlu olarak sezgiden kopararak usun ağır bastığı bir şiire yöneltmiştir. Bu değişim süreci içinde, Dağlarca'nın şiirsel araçları hiç değişmemiş, buna karşılık us döneminin ürünlerinde {Batı Acısı, 1958; Özgürlük Alanı, 1960; Vietnam Savaşımız, 1980) siyasal ve evrensel temalar öne çıkmıştır.



Dağlarca 1970'ten sonra büyük ölçüde çocuklar için şiirler yazmaya yönelmiştir: Kuş Ayak (1971), Arkaüstü (1974), Yazıları Seven Ayı (1980). Bunlarda yaşama sevinci, dünya birliği özlemi temalarına ağırlık ver¬miş ve naif bir duyarlık yaratmak istemiştir.
Şiirleri birçok dile çevrilen Dağlarca Çakırın Destanı'ndaki bir şiiriyle 1946 CHP Şiir Yarışması'nda üçüncü olmuş, Âsû'yla 1956 Yeditepe Şiir Armağam'nı, Delice Böcek'le (1957) 1958'de TDK Şiir Ödülü'nü ve Milli Talebe Federasyonu'nun Turhan Emeksiz Armağanı'nı (1966), 1973 Arkın Çocuk Edebiyatı Yarışması'nda üç şiiriyle Yarışma Üstün Onur Ödülü'nü kazanmıştır. 1977'de Horozca, Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü Peride Celâl'le paylaşmıştır. Dağlarca 1967'de de Uluslararası Şiir Forumu (Pittsburg, ABD), tarafından yaşayan en iyi Türk şairi, 1974'te Milliyet Sanat Dargisi'nce yılın sanatçısı seçildi. Yugoslavya'da yapılan 13. Struga Şiir Şenliği'nde Altın Çelenk Büyük Ödülü'nü (1974) kazandı. Dağlarca en son 1977 yılında Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.

Diğer önemli eserleri: İstiklal Savaşı, Samsun'dan Ankara'ya (1951), İstiklal Savası, İnönü'ler (1951), Mevlânâ'da Olmak (1958), Hooo'lar (1960), Cezayir Türküsü (Fransızca, İngilizce, Arapça çevirileriyle, 1961), Aylam (1962), Türk Olmak (1963), Yedi Mehmetler (1964), Çanakkale Destanı (1965), Dışardan Gazel (1965), Kazmalama (1965), Yeryağ (1965), Açıl Susam Açıl (çocuk şiirleri, 1967), Kubilay Destanı (1968), Haydi (1968), 19 Mayıs Destanı (1969), Vietnam Körü (1970), Hiroşima (Fransızca, İngilizce çevirileriyle, 1970), Malazgirt Ululaması (1971), Kınalı Kuzu Ağıdı (1972), Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973), Yanık Çocuklar Koçaklaması (1976), Hollandalı Dörtlükler (1977), Koşan Ayılar Ülkesinde (1982).
işiboy (1985), İlk Yapıtla 50 Yıl Sonrakiler (1985), Takma Yaşamalar Çağı (1986), Uzaklarla Giyinmek (1990), Dildeki Bilgisayar (1992), Oyun.



KAYNAK: ANA BRITANNICA Kültür Ansiklopedisi, 1987; cilt:6 sf: 551
Fotoğraf: Ara Güler
Türkçe'nin çınarının ardından, bir başka üstadın, Ataol Behramoğlu'nun neler anlattığını aşağıdaki haberden dinleyebilirsiniz...



Video kaynak: ntvmsnbc.com

KATILDIĞINIZ

Sevdiğini bir kez görenlerin toplantısı vardı

Bakışları büyümüş
Aramaktan
Kolları büyümüş
Uzanmaktan
Seslen büyümüş
Çağırmaktan
Soluklan büyümüş
Oflamaktan
Düş görmeye benzer
Varla yok arasında
Deniz altında yüzmeye benzer
Suların karanlığı arasında
Eskiden doğmaya benzer
Yalnızlıklar arasında
Gövdesinin yarısını yitirmeye benzer
Yüz milyon çıplak arasında
Sevdiğini bir kez görmez ki
Ağaçlar bile
Sevdiğim bir kez görmez ki
Gemiler bile
Sevdiğini bir kez görmez ki
En uzak yıldızı görenler bile

Bakışı çıkakalır
Yüzünde
Özlemi durakalır
Avuçlarında
Yaşaması durakalır
Sevdiğini bir kez görenlerin


Berfin Bahar 98, Nisan ( YKY 2006 Şiir Yıllığı'ndan alınmıştır.)
Fotoğraf: Duygu Kocabaylıoğlu



Güle güle üstad..Güle Güle..

Dipnot: Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın naaşı 20 Ekim pazartesi günü Kadıköy Belediyesi tarafından düzenlenecek olan törenin ardından öğlen namazını mütakiben defnedilecektir.





15 Ekim 2008

"Blog Action Day 08: Poverty"- Türkiye'deki Kaçak-Göçmen İşçiler / ILLEGAL MIGRANT LABOUR FORCE IN TURKEY



“15th October Blog Action Day” organizasyonuna Limonluk olarak biz de katılıyoruz. Ve dünyadaki fakirliğe, emeğin sömürüsüne dikkat çekmek için, ekonomik krizlerin her daim en alt ve orta gelir düzeyindekilere ödetildiği bu “düzende” (!) global değil, daha mikro bir örnekle bu eylem çağrısına uyuyoruz.


İncelememin konusunu, eski komünist rejimlerle yönetilen Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden, kısmen Rusya, Ukrayna, ve Romanya’dan Türkiye’ye 1 aylık turistik vizeyle gelip, burada aylarca hatta yıllarca kaçak ikamet eden ve çalışan insanlar oluşturuyor. Onlar göçmen statüsünde değil, çünkü Türkiye’ye göçüp, yerleşmek gibi bir niyetleri yok. Tek istedikleri ülkelerinde yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı girdikleri borçları Türkiye’de daha iyi şartlarda çalışıp, daha iyi kazanarak kapatmak ve bir an önce ailelerinin yanına dönmek. Hiçbiri siyasi mülteci değil. Onlar için Türkiye’de zor şartlar altında da olsa aylık 500-600 YTL kazanmak, ülkelerine göre oldukça iyi bir gelir.

Komünizmin çalışabilen her bireye iş sağladığı sosyalist yaşam tarzını bugün eskilerde anı olarak hatırlayan Türkmen, Kırgız, Kazak ve Özbek vatandaşlar Türkiye’de artık iyiden iyiye örgütlenmiş bir sistemle kaçak ve elbette ki sigortasız çalıştırılıyorlar. Nasıl ki Türk vatandaşlar için bir gelişmiş bir Avrupa ülkesinde ya da Amerika’da kaçak çalışmak umut dolu bir hayalse, aynı durum tüm bu kaçak insanlar için geçerli. Belki Türkler ‘soydaş’ mantığına dayanarak daha insaflı davranıyorlar gibi düşünebilirsiniz; fakat kesinlikle yanılırsınız. Tam tersine paraya ihtiyacı olan, işe muhtaç bu insanların bu durumları fırsat bilinip, bazı uyanıklar için köşeyi dönme yolu olarak görülüyor.

Peki nasıl?
Bahsi geçen ülkelerden gelen/getirilen kadınların pek çoğu temizlik ve evlerde bakıcılık yaparak aylıklarını kazanmaya ve borç ödemeye çalışıyorlar. Alımlı Ukrayna ve Rus kadınlarının ise hangi sektöre (!) sürüklendiği malum. Kadın ticareti başlı başına bir meseleyken, durumları onlara nazaran görece daha iyi olan temizlikçiler ve hasta bakıcılar farklı sömürü tekniklerine (!) maruz kalıyorlar.
Öncellikle bu kadınlara evlerde iş bulan aracılar her seferinde ve her farklı iş için 1 aylıklarını komisyon olarak gasp ediyorlar. Dedik ya sektör bu, tabii kim kime bedava iş bulur değil mi? Gitti bir aylık. Bir aylık maaş da zaten başarabilirlerse dönüş için yol/uçak parası. Daha baştan 2 aylık çalışma kayıp.
Bu arada tüm bu kaçak çalışmaların ve ikametgahların önüne geçilmesi için aylık vizeler uzatılmıyor; vizenizin geçtiği her ay için ya yabancılar şubesine 100 YTL gibi bir ceza ödüyorsunuz, ya da tek kalemde ikamet cezası ödeyip pasaportunuza “5 yıl süreyle bir daha giriş yapamaz” ibaresi vurulmasına razı oluyorsunuz.

Eğer biraz safsanız, Türkiye’ye ilk gelişinizse, sizi getiren şirketten de (evet, bu insanları şirketler toplayıp getiriyor) tanıdığınız yoksa Türkçe’yi henüz çat-pat konuşuyorsanız sömürü kargaları için bire bir biçilmiş kaftansınız. Bir işinizi halletmek için insanlık gereği yapılması gereken bir yardıma bir haftalık emeğinizi kaptırmanız gayet olası. Her yerde komisyoncular pusuda bekliyorlar zira. “Ben senin yerine o işi hallederim, ama sana 150 kağıda patlar.” Emniyet, konsolosluk, iş bulma, bilet, havaalanına ulaşım, vize işlemleri… Ve nerdeyse geldiğine geleceğine pişman olacak olan emekçiler…

Bütün bunları yarı yatalak olan 90 küsur yaşındaki üst komşum sayesinde biliyorum. Daha doğrusu ona bakmaya gelen zavallı Türkmen, Özbek, Ukraynalı kadınlar sayesinde öğrendim. Dahası birazdan vereceğim örnekler çok uç gelebilir fakat çalışmaya muhtaç bu kadınlara nasıl davranıldığını, nasıl bir emek sömürüsü olduğunu sıralamak istiyorum. Öncellikle şu noktayı belirtmek isterim ki, sıralananlar genel bir kanı değil, sadece en kötü, en uç örnek üstünden gözlemlenmiş durumlardır. Üst komşum olmasından utandığım kadın gerçekten öyle merhametsiz bir insan ki, tüm bu olumsuzlukları bir Türk bakıcıya da yapabilirdi; fakat bu kadınların paraya ihtiyacı olduğunu bildiği için ve ödediği ücrete kendisine hiçbir Türk bakıcının bakmayacağının farkında olduğundan dolayı çirkefliklerini sürdürmekte ve verdiği maaşı öne sürerek kendini haklı görmekte inat etmektedir.
Gelin zaten fakir olan bu insanlara yapılan emek sömürüsünü, 2008 yılında yaşanan gerçek köleci anlayışı görün :

Maaş sadece 600 YTL, izin günü yok + izin parası da yok.
Evin temizlikten yemeğe; hanımın kişisel bakımından, yataktan/koltuktan ayağa kaldırılıp, oturtulmasına, ve evin alışverişe kadar her işini yapan kadınların evde pişen yemekten normal porsiyon yemeleri yasak. Her yemekten en fazla iki yemek kaşığı yiyebiliyorlar. Bunun yanı sıra buzdolabındaki her yiyecek adet ile sayılıyor, evin hanımı her yediği şeyi listeleyip, üstünü çiziyor. Onun ayırdığı ve kendi takdiri kadar uygun gördüğünden başka, kadınların herhangi bir şey yemesi yasak. Ancak kendi parasıyla alışveriş yaparsa karnını doyurabilir.
Evdeki şekeri, çayı kendileri için kullanmaları yasak.
İyi damacana suyundan içmek yasak; kadınlar musluktan su içiyor.
Ev telefonunu kullanmaları elbette ki yasak.
Terlikle halıya basmaları, koltuklara oturmaları yasak. Kadınlar yere çömeliyor, dolap dibine ilişiyorlar.
Şofbeni biraz sıcağa getirip sıcak banyo yapmaları yasak, çok elektrik gidiyormuş.
“Hanım” odada değilse bile televizyon seyretmeleri yasak.
Market ve telefon etmek dışında uzağa, herhangi bir yere gitmeleri yasak.
Kendi sabunlarını kendileri alacaklar.
Evde demirbaş herhangi bir şey kırılıp, bozulursa onarım parası kadından kesiliyor çünkü o kullanıyormuş evdeki eşyaları! İnsan yerinden kendi başına kalkamayacak kadar kötürüm olup, bu kadar merhametsiz olabilir. Musluk bozulursa, buzdolabı arıza yaparsa kadın ödeyecek! Çünkü hanımefendi kalkıp kullanmıyor ev eşyalarını, kadınlar kullanıyormuş! Köle gibi davrandığı kadınlar bu koşullarda ona hizmet vermek için kendi evinin eşyalarını kullanıyorlar ve 50 yıllık eşyalar ellerinde kalırsa vay hallerine! Bu eşyalara hanımefendinin her gün oturduğu açılır kapanır koltuk ve işitme cihazı dâhil; çünkü o işleri de kadınlara yaptırıyor.


Gerçekten akıl alacak gibi değil, bu liste daha da uzayıp gidebiliyor çünkü. Dediğim gibi bu paragöz, Moliere’in Cimri’sini mumla aratacak nitelikte olan bir kadının evine gelen çalışanlara genel davranış biçimi. Evine her Türkmen ya da Özbek çalışan alan insanların bu tarzda davranmadığını umuyorum, ummak istiyorum. En azından üst kata gelip de, hemen kaçan çalışan kadınlardan öyle olmadığını duyuyorum. Üstelik bu emek sömürüsü İstanbul’un en zengin semtlerinden birinde, Nişantaşı’nın göbeğinde yaşanıyor. Başka söze hacet bulamıyorum.
Fakat ne kadar farklı olursa olsun, ülkelerindeki fakirlik ve borçları yüzünden Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden, Ukrayna, ve Romanya’dan Türkiye’ye gelen kaçak vatandaşlar oluşturdukları bu sektörle (!) köşeyi dönmek isteyenlere fırsat sağlıyorlar. İşte size bazı komisyon rakamları:

İş bulma, değiştirme = 1 aylık maaş (400-500 YTL)
Bilet aldırmak = 45-50 YTL
Havaş (10 YTL) veya IETT otobüsü (2 ytl 60 kuruş) ile gidilebilen Atatürk Havaalanına ‘ben sen götürürüm’ ile gitmek = 80 YTL
Havaalanında Check-in ve vize işlemini hallettirmek= 70-100 YTL
İngilizce bilmiyorsanız ki bu ülkelerden gelen insanların ortak dili Rusça; genç ve uyanık değilseniz ve herkesi kendi ülkenizden vatandaşı yurtdışında gördüğünüzde kendiniz gibi iyi niyetli sanıyorsanız vay halinize!
Bu emek sömürüsünü gerçekleştirenler kadar ‘insanlığa saygısız’ olmadığımdan dolayı isim açıklamayı uygun bulmuyorum; ama verdiğim detaylarla kendilerini tanıyanlara rezil olmalarını diliyorum sadece.

15th October Blog Action Day organizasyonu için fakirliği konu alan ne yazabilirim?” diye düşünüyorken, burnumun ucundaki bu konunun pek çok insan tarafından bilinmeyen detaylarını ortaya dökmenin hem bir blogger, hem de bir online yayıncı adına boynumun borcu olduğunu fark ettim. Elbette bu yazıyı İngilizce kaleme alsam daha etkili olabilirdi, daha çok insana ulaşabilirdim ama çalışmaya gelen bu kadınları, bu durumlara düşürenler öncellikle kendi ülkelerinde kendi vatandaşlarına rezil olsunlar istedim. Eğer biraz insanlıkları ve utanmaları kaldıysa…

14 Ekim 2008

60. Frankfurt Kitap Fuarı


Türkiye’nin onur konuğu olarak katıldığı 60. Frankfurt Kitap Fuarı 14 Ekim 2008 Salı günü yapılan açılış töreni ile başladı.
Nobel Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un da açılış töreninde oldukça anlamlı bir konuşma yaptığı fuar kapsamında, Türk yayıncılığının ve Türk kültürünün tüm renkleriyle tanıtılması için bu sene başından itibaren çok emek sarf eden Ulusal Yürütme Komitesi Milliyet Sanat dergisinin gerçekleştirdiği röportajta aşağıda alıntıladığımız sözleriyle heyecanlarını ve kendilerine güvenlerini belirtiyorlar.





Enver Ercan: "Ulusal Komite yazarları belirlerken, panelleri hazırlarken önyargılı ya da kişiselleştirerek davranmadı. Amaç, bütün renkleriyle hem Türkiye'yi hem de Türk yazarları tanıtmak. Ben Türkiye Yazarlar Sendikası'nda başkanlık yapıyorum, bizim üye sayımız 700 civarında. Bir çırpıda 500-600 isim sayabilirim, bana göre Frankfurt'ta mutlaka olması gereken. Ama bir bütçe var, o olanaklar çerçevesinde adil davranmak çok önemli. Yedi edebiyat örgütü yan yana gelip tek tek her ismi oyladık. Benim tek başına verdiğim kararlar yok burada."

Müge Gürsoy Sökmen:"Frankfurt'tan sonra edebiyatımızın bir iki yazarla temsil edilmekten çıkıp onlarca yazarla temsil edilen bir edebiyat olmaya doğru evrilmesini ümit ediyorum. Çok kota uygulanan bir edebiyat bizimki. Ahmet'i bastıysa artık Mehmet'i istemez; Türkiye'den bastım bir tane der. Bilge Karasu bastın diye Latife Tekin'i, Orhan Pamuk'u bastın diye Adalet Ağaoğlu'nu dışarıda bırakamazsın. Artık bunu görebilecekler diye düşünüyorum. Her yazar tekildir, Türkiye'den gelmeleri onları tek bir çatı altında bu kadar kolay gruplamayı sağlamaz."



Sadık Karamustafa:"Hem fuar standlarının hem de sergi alanlarının tasarımından ben sorumluyum. Bir tek istisnayla: Almanya'daki müzelerde açılan sergilerde, onlar kendi tasarımcılarıyla çalışıyor... Fuar alanında yüz yayıncıya dörder mertrekarelik yer veriliyor. Yayıncıların orada rahat çalışabilecekleri, gelen konuklarla toplantı yapabilecekleri, sıkışık olmayan ortamlar yaratmaya çalıştık. Bütün derdimiz rahat kullanılması."

Görgün Taner: "Bugüne kadar ilişkiler hep üst düzeyde, devletler arası kuruluyordu. Sanatın bütün disiplinleri ve sivil toplum örgütleri arasındaki ilişki ile oradan çıkacak çalışmalar, toplumlar arası düşünce alışverişini de farklılaştırır. Size başka gözle bakılmasını sağlar. Çünkü Almanya bize belli bir pencereden bakıyor. Bizim yapmaya çalıştığımız şey, o pencereyi açıp 'Gel içeriye' demek biraz da. Onlar bizi Almanya'da yaşayan Türkiye kadar tanıyor, şimdi Türkiye kendini ortaya koyuyor."


Münir Üstün: "Standlar; standların, agoranın, çocuk bölümünün kurulumu, sergiler ve tanıtım çalışmalarına ayrılan bütçe yaklaşık 5,5 milyon euro. Almanya'dan Bayer Consulting adında bir şirket aldı uygulama ve tanıtım ihalesini, onlar yürütüyor. Yazarların ağırlanması, transferler de bu 5,5 milyon euroluk bütçenin içinde. Müzik ve sahne sanatlarının 500 bin euroluk bütçesi ve katalogların basımıyla birlikte bu rakam toplam 7 milyon euro'ya ulaşıyor."

Kaynak: Milliyet Sanat Ekim 2008 sayı:595


Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk'un açılış törenindeki konuşmasını kaçırdıysanız aşağıdaki videodan dikkatle dinlemenizi tavsiye ederiz. Sansürün ve baskının edebiyattan ve sanattan elini çektiği bir ülke, bir dünya umuduyla...


Video kaynak: ntvmsnbc.com


Türkiye’nin bu yıl onur konuğu olduğu 60. Frankfurt Kitap Fuarında, yaklaşık 700 sanatçıyla, 300 ayrı etkinliğe imza atılıyor. Ulusal Komitenin de belirttiği üzere bu fuar TUYAP Kitap Fuarı'nda olduğu gibi okuyucu hedef kitlesiyle değil, yazarların temsilci ve yayınevleriyle buluşabilmeleri, ülkelerin birbirlerine edebiyatlarını, yayıncılık sektörlerini tanıtabilmeleri için düzenleniyor. Halka açık olan tek gün fuarın son kapanış günü. Yani hedef kitle yazar-yayınevi buluşması, çeviri eserler, telif hakları vb. için uluslararası bağlantıların kurulması. Onur Konuk'u olan ülkemiz için yararlı olmasını ve yurtdışında temsilcisi olmayan yazarımızın kalmaması dileklerimizle!

Frankfurt Kitap Fuarı Programı
13.10.2008 01:58 tarihinde nihat.ates tarafından gönderildi.
Başlangıç: 14/10/2008 - 11:00
Bitiş: 22/10/2008 - 19:00
14 Ekim Frankfurt Kitap Fuarı Açılış Basın Toplantısı
Saat: 11:00
FKF Book Fair Cinema
14 Ekim Konuk Ülke Türkiye Sunumunun Tanıtımı
Frankfurt Kitap Fuarı Konuk Ülke Türkiye Sunumunun basına tanıtılacağı
fuar alanı basın turu
Saat: 12:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu (Yalnız basın için)
14 Ekim Resmi Açılış
Saat: 17:00
FKF Kongre Merkezi
Salon Harmonie (Yalnız davetliler için)
14 Ekim Konuk Ülke Türkiye Sunumu Açılışı
Saat:18:30
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
FKF Türkiye Ulusal Standı Ziyareti (Yalnız davetliler için)
14 Ekim Açılış Kokteyli
Saat: 19:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu (Yalnız davetliler için)
14 Ekim Açılış Töreni ve Okuma
Orhan Pamuk
Saat: 18:30
Forum Türkiye Forum, Kat 1
15 Ekim Türk Çocuk Kitabı Yazarlarının Okuması
Sevim Ak, Nur İçözü, Mevlana İdris Zengin
Saat: 12:45-13:45
Çocuk Kitapları Forumu
15 Ekim Düş ve Gerçek
Nazlı Eray, Erendiz Atasü
Saat: 13:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
15 Ekim Okuma
Solmaz Kamuran, Ayşe Kilimci
Saat: 15:30
Forum Türkiye, Forum Kat 1
15 Ekim Okuma
Enis Batur, Oruç Aruoba
Saat: 15:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
15 Ekim Gar Okuması
Türkçe Saati
Mehmet Murat Somer, Alper Canıgüz
Saat: 17:00
Anagar Frankfurt
15 Ekim Okuma
Hüseyin Yurttaş, Hakan Bıçakçı
Saat: 17:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
15 Ekim Okuma
Pınar Kür
Literaturca Yayınları
Saat: 20:00
Frankfurt Şehir Kütüphanesi
15 Ekim Okuma
Feyza Hepçilingirler, Nedim Gürsel
Saat: 20:00
Frankfurt Edebiyat Evi
15 Ekim Okuma
Murat Gülsoy
Literaturca Yayınları
Saat: 21:00
Frankfurt Şehir Kütüphanesi
16 Ekim Okuma
Mustafa Köz, Şinasi Dikmen
Saat: 11:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
16 Ekim Okuma
Oya Baydar, Hatice Meryem
Saat: 12:30
Forum Türkiye Forum, Kat 1
16 Ekim İslam ve Modernleşme
Rasim Özdenören (okuma), İsmail Kara (konuşma)
Saat: 12:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
16 Ekim Okuma
İlkim Öz, Nevval Sevindi
Saat: 13:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
16 Ekim Okuma
Esmahan Aykol, Kürşat Başar
Saat: 15:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
16 Ekim Okuma
Abdülkadir Budak, Vecdi Çıracıoğlu
Saat: 16:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
16 Ekim Okuma
Mehmet Ocaktan, Ali Ayçil
Saat: 16:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
16 Ekim Gar Okuması
Türkçe Saati
Aysel Özakın
Saat: 17:00
Anagar Frankfurt
16 Ekim Okuma
Celil Oker, Murat Uyurkulak
Saat: 17:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
16 Ekim Okuma
Gürsel Korat, Cuma Boynukara
Saat: 17:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
16 Ekim Okuma
Ayla Kutlu
Literaturca Yayınları
Saat: 19:00
Frankfurt Şehir Kütüphanesi
16 Ekim Okuma
Cemil Kavukçu
Literaturca Yayınları
Saat: 20:00
Frankfurt Şehir Kütüphanesi
17 Ekim Okuma
Ayşe Önel
Saat: 10:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
17 Ekim Okuma
Refik Durbaş, Özkan Mert
Saat: 12:30
Forum Türkiye Forum, Kat 1
17 Ekim Okuma
Ataol Behramoğlu, Hilmi Yavuz, Walter Andrews
Saat: 12:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
17 Ekim Küreselleşmeye Bakış
Nevzat Yalçıntaş, Ali Yaşar Sarıbay
Saat: 13:30
Forum Türkiye Forum, Kat 1
17 Ekim Vedat Türkali: Türk Edebiyatında 90 Yaşında Bir Çınar
Ataol Behramoğlu, Sebahat Özdemir
Saat: 13:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
17 Ekim Okuma
Vasıf Öngören: Masalın Aslı
Adnan Özyalçıner, Sennur Sezer
Saat: 16.00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
17 Ekim Okuma
Sibel Eraslan, Hakan Albayrak
Saat: 16:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
17 Ekim Türkçe ve Katalanca Şiir Okuması
Bejan Matur, Albert Roig
FKF Türkiye Ulusal Standı
17 Ekim Okuma
Tarihten Günümüze
Nalan Barbarosoğlu, Yavuz Bahadıroğlu
Saat: 19:30
Frankfurt Şehir Kütüphanesi
18 Ekim Okuma
Sabri Koz, Turgay Nar
Saat: 10:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
18 Ekim Okuma
Tarık Dursun K., Özcan Karabulut
Saat: 10:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
18 Ekim Okuma
Gülten Dayıoğlu, Mustafa Ruhi Şirin
Saat: 12:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
18 Ekim Okuma
Ebubekir Eroğlu, İsmail Kılıçarslan
Saat: 13:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
18 Ekim Okuma
Ahmet Altan
Saat: 15:30
Forum Türkiye Forum, Kat 1
18 Ekim Okuma
Mustafa Armağan
Saat: 16:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
18 Ekim Gar Okuması
Türkçe Saati
Aysel Gürmen, Melike Günyüz
Saat: 17:00
Anagar Frankfurt
18 Ekim Okuma
Türkiye - Almanya Edebi Alışveriş
Gündüz Vassaf, Sezer Duru
Saat: 19:30
Frankfurt Şehir Kütüphanesi
18 Ekim Okuma
Hasan Ali Toptaş, Aslı Erdoğan
Saat: 20:00
Die Käs, Kabarett in der City e.V.
Waldschmidtstr, 19, Frankfurt
19 Ekim Okuma
Ayten Mutlu, Şebnem İşigüzel
Saat: 10:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
19 Ekim Okuma
Engin Noyan, Yıldız Ramazanoğlu
Saat: 10:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
19 Ekim Okuma
Cem Mumcu, Altay Öktem
Saat: 11:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
19 Ekim Okuma
Tuna Kiremitçi, Selim Özdoğan
Saat: 11:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
19 Ekim Okuma
Bejan Matur, Mehmet Eroğlu
Saat: 12:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
19 Ekim Okuma
Yaşar Miraç, Tekin Sönmez
Saat: 14:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
19 Ekim Devir-Teslim Töreni ve Okuma
Gülten Akın
Saat: 15:30
Forum Türkiye Forum, Kat 1
19 Ekim Gar Okuması
Türkçe Saati
Levent Mete, Hakan Günday
Saat: 17:00
Anagar Frankfurt
19 Ekim Okuma ve Konser
Aslı Erdoğan, Udo Diegelman
Aslı Erdoğan Kırmızı Pelerinli Kent adlı kitabından okuyor.
Saat: 17:00
Frankfurt Edebiyat Evi
19 Ekim FKF Kapanış Kokteyli
"Kökler ve Sesler" başlıklı okuma ve sohbet
Elif Şafak, Feridun Zaimoğlu
Saat: 19:00
Frankfurt Edebiyat Evi
20 Ekim Okuma
Bu Hayal Sizin
İpek Ongun
Saat: 16:00
Glaspavillion, Campus Essen.
21 Ekim Okul Okuması
Üstüme Kar Yağıyor
Pakize Özcan
Saat: 11:00
Gelsenkirchen
22 Ekim Okul Okuması
Meraklı Bir Somon Balığının Serüvenleri
Nilay Yılmaz
Saat: 11:00
Essen.
15 Ekim Kültürlerarası İletişimin Sorumluluğunu Üstlenmek Çeviribilim
ve Çeviri Eğitminin Rolü
Hans J. Vermeer, Işın Bengi, Ülker İnce, Andreas Kelletat, Dilek
Dizdar
Saat: 10:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
15 Ekim Türkiye'de Sözlük ve Ansiklopedi Çalışmaları
Yusuf Çotuksöken, Mehmet D. Doğan, İhsan Işık
Saat: 10:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
15 Ekim Türkiye Ve Almanya; Edebiyat Ve Entegrasyon
Gültekin Emre, Habib Bektaş, Zehra İpşiroğlu
Saat: 11:30
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
15 Ekim Türkiye'nin Çeviri Destek Projesi Teda
Mustafa İsen, Talat S.Halman, Ahmet Arı, Saliha Paker, Yavuz Demir
Saat: 12:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
15 Ekim Çağdaş Türk Edebiyatında Genel Eğilimler
Doğan Hızlan, Murathan Mungan
Saat: 14:00
Forum Turkey Forum, Level 1
15 Ekim Şiir Ve Alınyazısı: Sezai Karakoç
Cahit Koytak, Arif Ay, İbrahim Çelik
Saat: 14:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
15 Ekim Türk Oyun Yazarlığı
Özdemir Nutku, Tuncer Cücenoğlu, Ayşegül Yüksel, Hasan Erkek
Saat: 15:00
Literaturhaus Frankfurt
15 Ekim Uluslararası Çizgi Roman Pazarı 2008
Saat: 16:00
FKF Comic Centre
15 Ekim Kadınlar Birbirini Dinler Mi?
Cihan Aktaş, Handan Çağlayan, Nil Mutluer, Ramize Erer
Saat: 16:30
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
15 Ekim Şiirimizde Divan Geleneği
İskender Pala, Hüsrev Hatemi, Mehmet Kalpaklı
Saat: 16:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
15 Ekim Ötekilik Ve Yerellik Arasında ‘Azınlık Edebiyatı'
Nazan Maksudyan (moderatör), Raffi Kebabciyan, Jaklin Çelik, Esther
Heboyan, Mıgırdiç Margosyan
Saat: 17:00
Frankfurt Edebiyat Evi
15 Ekim Türkiye'de Çocuk-Gençlik Kitapları Yayıncılığının Bugünü
Fatih Erdoğan, Mine Soysal, Yalvaç Ural
Saat: 17:30
Çocuk Kitapları Forumu
16 Ekim Türk Yayıncılığında Gazeteci-Yazar Fenomeni
Haluk Şahin
Saat: 10:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
16 Ekim Türkiye'de Edebiyatın Nabzı Dergiler
Enver Ercan, Gökhan Cengizhan, Ahmet Kot, Ali Ural
Saat: 10:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
16 Ekim Çocuk Ve Gençlik Kitapları Çevirisinde Editörlük Meseleleri
Barbara Gelberg, Müren Beykan
Saat: 10:00
Çocuk Kitapları Forumu
16 Ekim Yurtta Kaos Cihanda Kaos (Göç, Şiddet, Güvenlik, Güvensizlik)
Oğuz Işık, Fehmi Odabaş, Deniz Yükseker, Evren Balta, Bediz Yılmaz
Saat: 11:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
16 Ekim Türk Edebiyatından Çeviriler, Çevrilenler, Çevrilmeyi
Bekleyenler
Tuncay Birkan (moderatör), Saliha Paker, Erdağ Göknar, Aron Aji
Saat: 13:00
FKF Çevirmenler Merkezi
16 Ekim Yakın Bakış Proje Kapanışı
Jaklin Çelik, Ayfer Tunç, Şebnem İşigüzel, Şener Özmen, Özen Yula,
Mahmut Temizyürek, Roni Margulies, Sema Kaygusuz
Saat: 13:30
FKF Internationaler Zentrum
16 Ekim Osmanlı Tarihi Üzerine
İlber Ortaylı, Caroline Finkel, Virginia Aksan, Ali Fuat Bilkan
Saat: 13:30
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
16 Ekim Bir Destan Şairi Olarak Nazım Hikmet
Mustafa Şerif Onaran, Rüştü Asyalı
Saat: 14:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
16 Ekim Türk Edebiyatı Ve Türk Sineması
Rekin Teksoy, Mesut Uçakan, Atilla Dorsay, Feride Çiçekoğlu
Saat: 20:00
Die Käs, Kabarett in der City e.V.
Waldschmidtstr. 19 Frankfurt
17 Ekim Çocuk Edebiyatında Kültürlerarasılık Çerçevesinde Çeviri, İki
Dillilik Ve Uygulama Sorunları
Turgay Kurultay, Zehra İpşiroğlu, Necdet Neydim
Saat: 10:00
Forum Türkiye Forum, Kat 1
17 Ekim İfade Özgürlüğü Ve Yayıncılık Deneyimleri
Etyen Mahçupyan, Seyfi Öngider, Ragıp Zarakolu, Fikret İlkiz, Halil
İbrahim Özcan
Saat: 11:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
17 Ekim Türkiye'de Telif Hakları Ve Yayıncılık
Kenan Kocatürk (moderatör), Ümit Yaşar Gözüm, Hayati Bayrak, Cahit
Suluk, Temel Nal
Saat: 11:00
FKF Türkiye FKF Türkiye Ulusal Standı
17 Ekim Yaşar Kemal'in Anlatı Dünyası
Feridun Andaç (moderatör), Jean-Pierre Deleage, Barry Tharaud, Kenan
Mortan, Helga Dağyeli
Saat: 14:30
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
17 Ekim Türkçe'nin Ses Bayrağı Fazıl Hüsnü Dağlarca
Enver Ercan (moderatör), Haydar Ergülen, Arife Kalender, Önay Sözer
Saat: 14:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
17 Ekim Türkiye İslamı - Bir Farkı Var Mı?
Hüseyin Atay, Bobby S. Sayyid, Ali Bulaç, Necdet Subaşı, Alparslan
Durmuş, Yasin Aktay
Saat: 17:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
17 Ekim Unionsverlag Paneli
Herşey Nasıl Başladı...
Moderatör: Siylle Thelen
"Türk Kütüphanesi" projesinin yazarları kitaplarından okuyor ve
yazmaya nasıl başladıklarını anlatıyorlar
Saat: 17:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
17 Ekim Türkiye'de Edebiyatın Yolculuğu: Farklı Renkler Farklı Sesler
Tarık Günersel (moderatör), İkna Sarıaslan, Mario Levi, Karin
Karakaşlı, Selim Temo
Saat: 18:00
Frankfurt Edebiyat Evi
17 Ekim Türkiye'de Gençlik Ve Genç Yazarlar
Sema Kaygusuz, Tarık Tufan, İbrahim Paşalı, Onur Caymaz, Barış
Müstecaplıoğlu
Saat: 20:00.
Frankfurt Edebiyat Evi
17 Ekim Türk Şiir Gecesi
Küçük İskender, Haydar Ergülen, Deniz Durukan, Nevzat Çelik, Erdal
Alova, Ali Nar, Ali Akbaş, Lale Müldür, Arife Kalender, Didem Madak,
Ahmet Erhan, Bedirhan Toprak
Saat: 20:00
Die Käs, Kabarett in der City e.V.
Waldschmidtstr. 19
18 Ekim Yoksulları Gören Var Mı?
Ece Temelkuran, Necmi Erdoğan, Ayşe Buğra
Saat: 11:00
FKF Türkiye FKF Türkiye Ulusal Standı
18 Ekim Mehmed Uzun: Bir Edebiyat Dili Yaratmak
Lal Lales, Şeyhmus Diken, Muhsin Kızılkaya
Saat: 11:00
FKF Türkiye FKF Türkiye Ulusal Standı
18 Ekim Modern Türk Edebiyatının Kurucuları
Frankfurt Edebiyat Evi
18 Ekim Hikaye Anlatıcısına Ne Oldu?
Mine Söğüt, Jordi Punti, Zhang Jie
Saat: 12:30
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
18 Ekim Türkiye: Futbol Fanatiği Bir Ülke
Yiğiter Uluğ, Bağış Erten, Emre Gökalp, Ahmet Çakır, Tobias Schächter
Saat: 14:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
18 Ekim Türkiye Modernleşmesi Neye Benzer?
Ahmet Çiğdem, Hasan Bülent Kahraman, İlhan Tekeli, Suavi Aydın
Saat: 14:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
18 Ekim Geçmişle Hesaplaşmanın Yükü Ve Yordamları
Mithat Sancar, Aleida Assmann, Fikret Adanır, Dilek Kurban
Saat: 16:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
18 Ekim Orhan Pamuk Paneli
Jale Parla, Murat Belge, Maureen Freely, Gloria Fisk
Saat: 17:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
18 Ekim İstanbul Şiir Hattı
Rüstem Aslan, Oktay Taftalı, Tuğrul Tanyol, Adnan Özer, Ömer Erdem,
Metin Celal
Çağdaş Türk Şairlerinden Şiirler
Saat: 20:00
Frankfurt Edebiyat Evi
19 Ekim Neye Güleriz, Neyimize Gülerler?
Yılmaz Erdoğan, Metin Üstündağ, Levent Cantek
Saat: 12:00
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
19 Ekim Çocuk Edebiyatında Dil, Kültür, Görsellik Ve Bunun Üretim
Sürecine Ve Hedef Kitlesine Yansımaları
Sedat Sever, Gülçin Alpöge, Nazan Erkmen
Saat: 13:00
FKF Türkiye FKF Türkiye Ulusal Standı
19 Ekim Türk Edebiyatının Evrensel Yolculuğunda Kadın Yazarlar
Zeynep Oral (moderatör), Sennur Sezer, İnci Aral, İpek Çalışlar
Saat: 13:30
FKF Forum Kat 1 Onur Konuğu Salonu
19 Ekim Almanya'da Türkiye Müziği
Martin Greve, Ralf Martin Jäger, Tayfun
Saat: 15:00
FKF Türkiye Ulusal Standı
19 Ekim Türk Edebiyatında Alman İmgesi, Alman Edebiyatında Türk İmgesi
Şinasi Dikmen (moderatör), Nedret Kuran Burçoğlu, Gürsel Aytaç
Saat:19:00
Die Käs, Kabarett in der City e.V.
Waldschmidtstr. 19
15 Ekim "Süper Freunde" Kitabının Tanıtımı
Ertuğrul Özkök, Kai Diekmann
Saat: 11:30
FKF Türkiye Ulusal Standı
15 Ekim Türkiye'de Durum Nedir?
Türkiye'nin Comic Center Etkinliklerinin Tanıtımı
Levent Cantek
Saat: 13:00
FKF Comic Centre
16 Ekim Turkish Morning
Saat: 10:00-14:30
FKF Çevirmenler Merkezi
17 Ekim İştahli Bilekler, Türkiye'den Tutkulu Çizgiler
Levent Cantek (moderator), Kenan Yarar, Bülent Üstün, Bahadır Baruter,
Ersin Karabulut, Ramize Erer
Saat: 13:00
FKF Comic Centre
17 Ekim Avrupa'da Türk Edebiyatı
Müge Sökmen (moderator-Türkiye), Maureen Freely (İngiltere), Tuula
Kojo (Finlandiya), Petr Kučera (Çek Cumhuriyeti), Hanneke van der
Heijden (Hollanda), Wolfgang Riemann (Almanya)
Saat: 16:00
FKF Çevirmenler Merkezi


11 Ekim 2008

2008 Nobel Edebiyat Ödülü Le Clezio'ya Verildi.


Bu sene Amos Oz, Paul Auster ve Milan Kundera gibi 'popüler' yazarların isimlerinin geçtiği 2008 Nobel Edebiyat Ödülü, bir süprizle kendi ülkesinde de az tanınan bir isme, Fransız yazar Jean-Marie Gustave Le Clezio'ya verildi.



Le Clezio, Jean-Marie(-Gustave) (d. 13 Nisan 1940, Nice, Fransa), ilk romanı Le Proces-verbal (1963; Tutanak) Theoph-raste-Renaudot Ödülü'nü kazanarak üne ulaşan Fransız romancı çocukluk ve okul yıllarını Güney Fransa'da ve İngiltere'de geçirdi. Başlangıçta yenilikçi 'nouveau roman' (yeni roman) akımı içinde yer alan Le Clezio, daha sonra büyük ve destansı bir dünya yerine, "küçük serüvenler"den oluşan bir dünyanın gerçeklerini küçük alegorik öykülerle aktaran özgün bir üslup geliştirdi.


Yapıtlarında görünürdeki dinginliği aşarak insanın iç dünyasındaki karmaşayı ve dış dünyayla çatışmasını ortaya çıkarmaktadır. Bu bilince varan karakterleri deliliğin sınırına yaklaşır. Le Proces-verbal'deki Adam Pollo da bu kaderi paylaşır. Le Deluge'de (1966; Taşkın) her yerde ölümü gören bir adamın içine düştüğü çıkmaz anlatılır. La Fievre (1965; Humma) günlük yaşamın gerginliğiyle zihinsel bozukluklar arasındaki ince sının gösterir. L'Extase materielle (1967) adlı bir eserinde yazar kendi edebi görüşlerini dile getirmektedir. Diğer romanları arasında "Terra Amata" (1967), La Guerre (1971; Savaş), Les Geants (1973; Devler), Mondo et autres histoires (1978; Mondo ve Başka Öyküler) ile Desen (1980; Çöl) sayılabilir.

Kaynak: AnaBritannica.
Video: ntvmsnbc.com



Türkçe'ye hemen hemen her eseri çevrilmiş olan bu yazara daha yakından bakmak için Nobel Edebiyat Ödülü iyi bir neden olabilir...