12 Eylül 2008

Theodor Adorno ve Max Horkheimer



Benjamin gibi, Theodor Adorno da, Alman kültürel elitlerinin saygı duyduğu farklı bir yazardır. Önemli bir müzik eleştirmeniydi ve Alban Berg gibi önde gelen bestecilerin arkadaşıydı. Adorno, felsefe çevrelerinin dışında, en çok "kültür endüstrisi" tartışması ve kitle kültürü eleştirisi ile tanınır. Buradaki temel metin, Dialectic of the Enlightenment [Aydınlanmanın Diyalektiği], Frankfurt Okulu'nun üyesi Max Horkheimer ile birlikte yazılmıştır (Horkheimer ve Adorno, 1972 [1947]).

Bu metin, tüketici kapitalizmin kitle eğlence kültürüne ilişkin set çekici bir eleştiri sunar. Adorno'nun 1940'larda Los Angeles'taki (Hollywood'un evi) sürgün yaşamının, onun bu konulara yönelik görüşlerini etkilemiş olabileceği genelde söylenir. Nazi döneminde Almanya'da Goebbels'in propaganda bakanlığının gözetimi altında üretilen popülist kitle kültürünün de önemli ölçüde farkındaydı. Genel olarak, bu sonuç, siyasal zorlamada değil, daha ziyade yüzeysel eğlence içinde amaçlanmıştır.

Adorno ve Horkheimer, Aydınlanmanın Diyalekti'ğinde Aydınlanma projesinin çıkmaza girdiğini savunur. Aydınlanmanın, insan özgürlüğünü getireceği ve eleştirel düşünceyi destekleyeceği öngörülüyordu. Fakat rasyonalite, akıl ve bilimsel bilgi, kendileriyle birlikte toplumsal yaşamın araçsal denetimini getirmiştir. Aydınlanma, akıllı ve dikkatli bir toplum yerine, dar, pragmatik bir rasyonalite biçimi ile belirlenen bir dünyaya yol açmıştır. Bürokratik, teknolojik ve ideolojik güçler insan özgürlüğünü kısıtlamış ve pasif, tek tip tüketicilerden oluşan bir kitle toplumu (mass society) yaratmıştır. Buna karşılık, toplumsal elitler, bu değişimler sayesinde kendi güçlerini sağlamlaştırmıştır.

Horkheimer ve Adorno, kültür endüstrisi içinde Weberyan bir Zweckrationalitat'ın, kapitalizm ile birleştiğini savunur. Bunlar, önde gelen eğlence ve medya şirketleridir. Birleşik Devletler'de yazdığı dönemde bunlar, Metro-Goldwyn-Mayer (MGM), Twentieth Century-Fox ve Radio Corporation of America (RCA) gibi kuruluşlar idi. Adorno bugün yaşıyor olsaydı, büyük ihtimalle Disney, Sony Pictures, Time Warner ve Rupert Murdoch'ın News Corporation'ı gibi eğlence ürünlerinin üretiminde ve dağıtımında çıkarları olan şirketlere işaret ederdi. Adorno ve Horkheimer'e göre, bu tür kuruluşlar, eleştirel düşünceyi ve insan özgürlüğünü güçlendirmekten çok, kân azamileştirmek amacıyla mal üretirler. Bunu yaparken dar bir araç-amaç rasyonalitesi ile yönlendirilirler ve gerçek sanatsal yaratıcılığa olanak tanımaktan çok, bürokratik ve endüstriyel kartellerin niteliklerini benimserler. "Aydınlanmanın tipik ifadesini sinema ve radyoda bulan ideolojiye doğru gerileyişi" söz konusudur. "Burada aydınlanma, özellikle verimlilik hesabına dayanır; ve üretim ve dağıtım tekniklerinden oluşur" (1972: xvi).

Bu sürecin sonunda, kültüre yönelik bir üretim hattı oluşur. Sinema, müzik vb., diğer imalat ürünleri gibi işçiler arasında paylaştırılan standart görevler ile bir araya getirilir. Muhasebeciler ve bilançolar, hangi kültürün nasıl üretileceğinin belirlenmesinde büyük bir rol oynar. Son ürün basmakalıp ve planlıdır; ve nihayetinde, otantik anlamdan yoksundur. Bu ürün, basit deneme hatlarını ve karton karakterleri gerektirecek ve en düşük ortak paydayı cezbetmek için tasarlanacaktır.
Adorno ve Horkheimer'e göre, kültür endüstrisi kapitalizmin yeniden üretiminde büyük bir rol oynar. Bu, herhangi bir eleştirel duyumdan yoksun, kendi inisiyatifini yavaş yavaş kaybeden ve memnun tüketiciler üretir. Onların da belirttiği gibi: "İzleyicilerden bağımsız hiçbir düşünce beklenmemelidir" (1972: 137). Bu sürecin temelinde yüzeysel zevkin ve eğlencenin üretimi bulunur -Adorno ve Horkheımer'e göre, izleyicilerin "lanet gerçeklikten kaçışı"na (1972: 144) izin veren ve direnişi engelleyen şey.

Kültür endüstrisi, ne yaptığını bilmeyen ve durmaksızın eğlenen bir kitle toplumu yaratmanın yanı sıra, kapitalizm yanlısı ideolojileri de aktif olarak yayar. Uyum sağlama, tüketme, sıkı çalışma ve bireysel olarak başarma gereksinimleri ile ilgili mesajlar, kültür endüstrisi ürünlerinin tipik bir özelliğidir. Bunlar, işgücünün motivasyonuna yardımcı olur ve kolektif eylemi engeller.
Bir bütün olarak alındığında, Adorno'nun popüler kültüre yönelimi reddedicidir. Popüler kültürü yüzeysel, bayağı, çıkarcı ve tehlikeli bulur. Özellikle caz müziği ve popüler filmleri suçlar. Buna karşın, "yüksek sanata," özellikle de avantgarde modernizme yaklaşımı genel olarak takdirkârdır. Adorno, "yüksek sanat'ın, entelektüel değerler bakımından üstün olduğuna; ve tepkisellik ve eleştirel düşünüşü destekleyebileceğine inanmıştır. Bu yönelim daha sonra rağbet görmedi. Örneğin, Britanya kültürel çalışmalar okulu, popüler olanın politik geçerliliğini savunur. İzleyicilerin kitle kültürü alımlamasına yönelik ampirik araştırma, ayrıca sıradan insanların Adorno'nun düşündüğünden daha eleştirel ve zeki olduğunu ileri sürer. Genel olarak, Adorno'nun bu alandaki yaklaşımı, günümüzde var olan bir tür kültürel kuramdan ziyade, estetik kurama uygun düşer. Onun kuramının daha faydalı yönü, iş ve paranın pek çok kültürel üretime esaslı bir şekilde içerildiğine ilişkin genel vurgusudur.

Kaynak: Philip Smith-Kültürel Kuram; Çev: S. Güzelsarı; İ. Gündoğdu; Babil Yayınları, İstanbul:2001 sf:70-71

Hiç yorum yok: